CAATSA Yaptırımları
S400 konusu gündemimize girdiğinden beri sürekli olarak duyduğumuz bir kısaltma, daha doğrusu bir yasa var. ABD’nin Türkiye’ye uygulaması ihtimali konuşulan CAATSA yaptırımları. Bugünkü yazımızda bu yaptırımlara değineceğiz.
CAATSA, İngilizce (Countering America's Adversaries Through Sanctions Act) kelimelerinin kısaltması. Türkçeye çevirirsek anlamı, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası.
Bu yasanın aslında, özünde Türkiye ile ilgisi yok. Yasanın tarihi 2014 yılına dayanıyor. O sene hatırlarsınız Rusya ile Ukrayna yer yer silahlı çatışmalara girmiş ve Rusya Kırım’ı ilhak, Ukrayna’nın da bir kısmını işgal etmişti. O gün bugündür de aynı statüko devam etmekte.
Bütün bu olanlar üzerine hem AB hem de ABD, Rusya’ya, Rus sanayine ve hatta Rus bürokrasisinde görevli olan gerçek kişilere dair yaptırımlar uygulamaya koydular. Bunların başında da Rus savunma sanayine ambargo konması ve dahası Rus savunma sanayine katkıları olan üçüncü ülkelerin de bu yaptırımlara dahil edilmesi vardı.
Bunlar Başkan Obama döneminde gerçekleşmişti. 2016’nın Kasım ayında ABD’de seçimler yapıldı ve seçimi -biraz da sürpriz bir şekilde- Donald Trump kazandı. Trump, başından beri Rusya ile iyi ilişkileri savunan bir başkandı. Hatta Trump’ın seçilmesinden sonra kendisinin seçimi kazanması için Rus istihbaratının devreye girdiğine dair iddialar ortaya atıldı ve bununla ilgili soruşturmalar bile açıldı.
İşte CAATSA yasası bu iddiaların ortasında, Trump’ın başkanlığının daha altıncı ayında, Temmuz 2017’de, sunuldu ve kanunlaştı. Başkan Trump ilk başta yasayı onaylamak istemedi. Zira özünde CAATSA yasası Amerikan Kongresi’nin Trump’a olan güvensizliğini yansıtıyordu. Trump’ın Rus sempatizanlığından çekinen senatörlerin Trump’ın Rusya’ya uygulanan yaptırımları kaldırmasından ya da hafifletmesinden çekinilmişti.
Başkan Trump, Rus sempatizanı, Rusların adamı iddialarını bir nebze olsun bertaraf etmek için, biraz da Kongre’nin baskısı ile yasayı imzaladı.
Trump’ı yasayı imzalamaya iten ikinci sebep de yasanın hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da üçte iki çoğunluktan fazla oy ile onaylanmış olması idi. Zira Trump yasayı veto etse bile yasanın üçte iki çoğunlukla tekrar kabul edilmesi halinde yasa kanunlaşacaktı. Yani Trump’un vetosu kadük kalacak bu da kendisi için siyasi bir yenilgi olacaktı.
Gelelim yasanın içeriğine… Yasa aslında bir yetki kısıtlama yasası. ABD Başkan’ının Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere uygulanan yaptırımları kısmasına, azaltmasına ya da tamamen kaldırmasına engel olan bir yasa. Bunlar siber güvenlikten, kargo taşımacılığına, askeri silah sanayinden, finans kurumlarına, şahıslara özel yaptırımlara kadar maddeler içeriyor. Hukuki ayrıntılara bu yazımızda girmeyeceğiz.
2017’de bu yasa çıktıktan sonra ilk genişletilmesini de 2018 yılında yaşadı ve Çin’in askeri silah geliştiren bazı devlet kurumları da bu yasanın kapsamına alındı.
Peki bu yasanın S-400 konusu ve Türkiye ile bağlantısı nedir? Yasanın 231. Maddesi, yaptırım altındaki ülkelerin, ki Rusya bunlardan birisi, askeri sanayiine “anlamı katkılar” sağlayan ülkelerin de yasa kapsamında yaptırıma dahil edilmesini öngörüyor. Kongre’den gelen açıklamalar da bu minvalde ve Türkiye’nin S400 alımı ile bu kapsama girdiği şeklinde.
Yasadaki yaptırımların -bunlar 12 tanedir- hangilerinin uygulanacağını ve bunların hangi takvimde hangi şartlar altında hayata geçirileceğini ise ABD Başkanı belirleyecek. Dolayısı ile Türkiye açısından şu an için bir belirsizlik söz konusu. En az 5 yaptırımın uygulanması da bir ihtimal ya da bunların önce uygulanma kararının alınıp, ertelenmeleri de.
Bu noktada bize göre kritik olan, yaptırımın içeriği değil Türkiye’nin ABD’nin yaptırım uyguladığı bir ülke damgası yemesidir. Bu, Türkiye’nin başını diğer ülkelerle de sıkıntıya sokabilecektir.
12 Temmuz Cuma günü itibarı ile S400’ler Türkiye’ye gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan füzelerin de gelip, montaj ve eğitimlerin tamamlanmasının Nisan 2020’yi bulacağını söyledi. Bu 10 aylık süre teknik bir zorunluluk mudur yoksa Türk tarafının zaman kazanma yöntemi midir, bilemiyoruz? Aynı şekilde ABD tarafı da bu 10 ayı bekler mi yoksa yaptırım konusunda kararını yakın zamanda açıklar mı? Bu husus da şu an için bir muamma.
Biz bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde Başkan Trump, Osaka’daki G-20 zirvesinde söylediği “Türkler Patriot füzesi almak istediler, biz satmadık. Onları zor durumda bıraktık” şeklindeki açıklamasını tekrarladı. “Ancak onlar S400 alınca da biz zor durumda kaldık” diye ekleyerek F-35 uçakları üzerinden bir yaptırımı da ima etti.
Bizim görüşümüz bu işin tamamen ticari olduğu yönünde. ABD’deki en güçlü lobi olan silah lobisi, ABD silahlarının devre dışı bırakılarak, ABD’ye rakip bir ülkenin silah sisteminin, NATO’nun en büyük ikinci ordusu tarafından satın alınmasından rahatsız. Anlaşılan o ki, Türkiye’ye izin verirsek diğer ülkelere engel olamayız korkusu hâkim. Zira bazı yabancı haber kaynaklarında Fransa ve Almanya’nın da S-400 sistemleri ile ilgilendiği haberleri var. Bu, ABD için hem maddi kayıp hem de Avrupa’dan askeri olarak atılmak demektir ki ABD bunu riske edemez.
Sırf bu maddi kaybı telafi etmek için Türkiye’ye, Patriot sistemleri ya da Boeing benzeri uçakları satabilirler. Bu senaryoda CAATSA yaptırımları da rafa kalkmış olur.
Peki, iyimser senaryolar gerçekleşmez ve Türkiye ağır yaptırımlar hatta bir ambargo ile karşılaşırsa ne olur? 1964’te Johnson Mektubu üzerine İsmet Paşa’nın dediği gibi; o zaman yeni bir Dünya kurulur, Türkiye de onun içinde yerini alır.