Yeni Zelanda’dan geride kalana bir bakalım...
Sosyolojik, siyasi ve ideolojik temalı tartışmalarda usül yoksa veya baştan reddedilmişse netice almak imkansızdır. Böyle durumlar çoğu zaman zaten netice almamak amacıyla zorlanır ve aslolan, olayların kendi lehine fayda üretmesidir. Yani, olguların çarpıtılması, kuralların çiğnenmesi, gerçeklerin gizlenmesi sanıldığı gibi ayıp değil normaldir. Hatta, gerçekler işe yaramayacağından çarpıtma onlar için kaçınılmazdır.
Yeni Zelanda’da yaşanan menfur ve meş’um katliamın ardından bizim durumumuz da bundan ibarettir. Analizinden taziyesine kadar en tecrübeli olmamız gereken konuda, her şeyi elimize yüzümüze bulaştırdık. Eski tartışmaların ve konuşmaların bile çok gerisine gittik. Gerçeklerle ilgisi olmayan bir propaganda rüzgârı, acıyla dayanışmayı umursamayan bir hamaset ve geride kalacak hasarı hesaba katmayan bir coşku… Tablo bundan ibarettir.
Çünkü, en basit ve sıradan doğruları sessizce dile getirmeye çalışanlar dahi bastırılıyor. Bastırılmak şöyle dursun ne Haçlı yandaşlıkları ne emperyalist ajanlıkları kalıyor. Her fırsatta din iman barometresiyle kafalarına vurulması cabası… Üstelik vuranların kahir ekseriyeti de dinle imanla barışıklıkları bilinmeyen nevzuhur taife…
* * *
“En basit doğrular” nelerdir, hatırlayalım…
1- Böyle vahşi katliamların dini motivasyonu vardır. Kendisini Hıristiyan kimlikle tanımlayan teröristler çoğu kez faşist eğilimler de taşırlar.
2- Dünyada ciddi bir islamofobi problemi vardır. Sebepleri ayrı tartışma konusu ama problem giderek büyümektedir.
3- Nasıl IŞİD eylemleri İslam coğrafyasında sağduyulu çoğunluğun nefretini kazanıyorsa, Yeni Zelanda ya da Norveç katliamları da Hıristiyan dünyada çoğunluk nezdinde aynı reaksiyonla karşılanıyor.
4- Batı medyasında bazı kurumların böyle eylemlere yeterince tepki vermediği doğrudur ama çoğunluğu açıkça lanetlemektedir. Durum, farklı vakalarda İslam dünyasıyla benzerlik arzetmektedir. Gri alan siyah ve beyazdan her zaman büyüktür.
5- Müslümanlarla arası hoş olsun olmasın dünyanın bütün sorumluluk sahibi liderleri böyle eylemlerden kaygı duyar. Yani, hepsi Yeni Zelanda Başbakanı kadar cesur ve açık yürekli olmayabilir ama kaygıda eşittirler. İnsani gerekçeler bir yana, ne ülkelerinin ne de dünya yönetilebilir olmaktan çıkacağını bilirler.
6- İslam dünyası acılıdır, kederlidir ama olup bitenleri anlama ve bir vadede önleme konusunda zengin düşünce birikimi de vardır. Ne yazık ki her defasında hamasetin galip gelmesi sağduyunun mecalini azaltmaktadır.
* * *
Bütün gerçekler elbette 6 maddeden ibaret değil ama bunları dile getirmek bile maliyet üretiyorsa durup düşünelim.
Mesele ne kadar büyük olursa -ki büyüktür- evvela tartışmayı öğrenmeli, gerçeği bulup çıkarmayı bilmeliyiz. Bu iki karakter yoksa gerisi bilek güreşinden ibarettir ve ölene de kalana fayda sağlamaz. Sadece bu meselede değil her kritik olayda gerçekleri söylemeyi suç, söyleyeni de kriminalize etmekten vazgeçelim. Zira, inkâr etmek gerçeğin mahiyetini ve gücünü değiştirmiyor. Gerçeğin gücünü hatırlatmaya gerek yok, tecrübeyle sabittir.
Bu vesileyle tekrar, Christchurch’te hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.