Siyasi hesabın ötesinde, makulün gölgesinde
Bazı kararlar vardır siyasi maksatlı olsa da bu yönü ister istemez ikinci plana düşer.
Hatta ne kadar siyasi fayda umsanız da mesele bu boyuttan çıkıp gider. Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi kararı böyle olmuştur. Başlangıçta açık ki siyasi yönü tasarlanarak, siyaseten bir ihtiyaç olarak gündeme geldi. Yine açık ki siyasi fayda getirmeyecek olsa bir sene önceki fikirde ısrar edilirdi. Yani, camiye dönüşme kararının bir oyun ve tezgah olduğunda, böyle bir adım atılacak olursa Avrupa’daki camilerin sıkıntı görebileceği görüşünde kalmaya devam edilirdi. Dile dökülen bütün risk faktörleri bir kenara itilip cami kararı alınmışsa bunun en azından oy kaybettirmeyeceği ve bir miktar ilave getireceği düşünülmüştür. Düşünüldü nitekim ve böyle bir karar arka planda hızla alındı.
Bugün ise tablo, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin siyasi getirisi/götürüsünün ötesine geçmiştir. Hala bu hesabı yapanlar olsa da toplumda genel bir kabul, memnuniyet ve benimseme hali görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün “Bir cumhur ittifakı kararı” olarak kayda geçirdiği bu hamle başından beri iktidarı eleştirenlerden de takdir topladı. Öte yandan, itiraz değilse bile kaygı taşıyanlar arasında iktidar blokunun destekleyenler de var. Ama siyasi analizlerin dışında kalan büyük kesimde cami kararı hayırlı, gerekli ve olması gereken bir tercih olarak görülüyor. Uluslararası tepkilerin tahmin edilenden çok düşük seviyede kalması, hiç de öyle düşünüldüğü gibi kıyamet kopmaması siyasetin istediği karşıtlığı eksik bıraksa da toplumu rahatlattı. Türkiye, egemenlik sınırları içinde kullanabileceği bir hakkı kolaylıkla kullanarak, on yıllardır zaman zaman yoğun zaman zaman sessiz büyüyen bir talebi gerçekleştirdi. Kimin siyasi hesap güttüğü kimin karşı fayda umduğu, bu saatten sonra anlamını yitirdi.
Yaşadığımız tablo, makul olanın yerine gelmesi ve doğru adım atılmasının sonucudur. En az cami kararı kadar, kararın yol üzerinde kendi tabiatıyla siyasetten arınması da memnuniyet vericidir. Üstelik, davet edilecekler listesinde son ana kadar politik tercihler, iktidara yakınlık uzaklık kriterleri gözetilmesine rağmen. Böyle meselelerde siyaset gözetildikçe siyasi faydanın kaybolduğunu da bu vesileyle gördük. Böyle bariz yanlışlar konunun doğru bir yere gitmesine yol açtığı için isabetli oldu. Gemi, fırtınalı havada yola çıktı ama sonunda sakin limanda demirledi.
Yüklenen gereksiz ve aşırı anlamlar yol üzerinde dökülüyor, muhtemelen daha da dökülecektir. Zaman geçtikçe, sloganlar yerini doğru ve mantıklı cümlelere bırakacaktır. Bu vesileyle bilelim ki dün bir egemenlik kazanımı, yeni bir fetih ve dünyaya karşı bir üstünlük ve zafer günü değildir. Hamasetten kurtulalım çünkü hiçbir faydası olmayacak. Üstünlüğü, sembollerde değil, dinin buyruğunu bihakkın idrak etmekte arayalım, ülkenin kalitesini her sahada artırmaktan vazgeçmeyelim. Dün yaşanan ise bir hakkın iadesini temin etmek ve cami olmayı hak eden bir yapının yüzünü güldürmekti.
Ayasofya Camii hayırlı olsun. İnsanların yüzündeki mutluluk ve kalplerindeki samimi coşku mübarek olsun.