Ne yapılacaksa, bir an önce
Bir iktidarın 17 yıldır işbaşında olmasına rağmen hâlâ acil beklentilerin odağında olması ve hala bir dizi kritik adım için baskı görmesi ilginçtir. Böylesine uzun süre yönettikten sonra, bazı süreçlerin rutine bağlanmış olması ve ülkenin dünyayla rekabeti konuşması beklenirdi. Ama bu sarmalı bir türlü aşamadık…
Hâlâ masamızda bulunan hukuk, eğitim, akademi, teknolojik üretim, şehirleşme, şeffaflık, bürokratik sistem veya temel sosyal meselelerin hal yolunda olması esasında yüksek bir beklenti değildir. Geride kalan çok uzun süre ve yıllar içinde oluşan muazzam sosyal destekle Türkiye bu meselelerin hepsini çözemese bile acil olmaktan çıkartabilirdi. Yahut da her sarsıntıda krize dönüşen ve gözleri dövize, faize çeviren ekonomik problemleri…
İktidar süresi ne kadar uzun olursa olsun bir ülkenin kapasitesi bazı meseleleri tümden yok etmeye yetmeyebilir. Ama onları öncelikli olmaktan çıkarabilir. Sözgelimi, maliyeti eleştiri ve tartışma konusu olsa bile sağlık meselesinin bu iktidar döneminde hale yola koyulması gibi…. Yahut, yine bazı tercihler tartışılmakla birlikte ulaştırma hizmetleri gibi… Ne var ki aynı netice eğitim, teknoloji, ekonomi başta olmak üzere diğer sektörlerde elde edilemedi. Edilemediği gibi meseleler hem derinleşti, hem de yenilerinin eklenmesine mani olunamadı.
Yerel seçimin ardından gözlerin yeniden ve aceleyle hükümete ve tabii hükümetin eskisinden daha güçlü yetkilerle donatılmış başkanı Erdoğan’a çevrilmiş olması sadece yeni sistemin vaadedilen faydalarını görmeyi değil aynı zamanda 17 yılın biriken meselelerine çözüm umudunu da içeriyor. Son seçim, iktidarın tadını kaçırmış olsa da Cumhurbaşkanlığı seçimi bir yılı henüz geride bırakmış taze ve yeni bir yetki olma özelliğini hala koruyor. Yola koyulmak ve işleri halletmek için hem yeterli siyasi meşruiyet, hem de fırsat vardır. Yetki ise, herhalde şikayet edilmeyecek kadar mevcuttur.
Tek problem eldeki zamanı umutları kırmayacak bir titizlikle kullanabilmektedir. Madem yakın gelecekte seçim de yok, o halde eldeki süreyi verimli kullanıp acil ve acilleşmiş meseleleri bir an önce gündemden çıkaracak bir iktidar enerjisine ihtiyaç vardır. Başta hukuk ve şeffaflık duygusu geri getirecek- bu sadece Meclis’te bekleyen yargı reformunun işi değil- beraberinde de ülkenin dünyayla laf yarıştırmakta değil bilimde, teknolojide ve üretimde yarışacağı bir vizyon koyacak hamleler gerekiyor. AK Parti iktidarlarının başlangıç dönemlerinde yaptığı gibi ama hacim ve problem büyüdüğü için şimdi daha güçlü hamleler gerekmektedir.
Zevahiri kurtarmaya yönelik veya sınırlı hamleler artık işe yaramayacaktır. Gerçek anlamda bir değişim duygusu üretmeyen ve birbiriyle tutarlılık göstermeyen icraatlar da ülkeye ve iktidara zaman kaybettirmekten başka netice doğurmayacaktır. Türkiye’nin önünde bulunan problemler kolay olmasa bile artık birlikte yaşanamayacağı için üstesinden gelinmesi zaruridir. Ertelenemez, yok sayılamaz veya geçiştirilemez… Başka gündemlerle de değiştirilemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sayılanların bazılarını mesele olarak görmeyebilir ama toplamda ülke için neyin gerekli olduğunu, hangi atmosfere ihtiyaç olduğunu bilecek kadar tecrübe sahibidir. En önemlisi de toplumun bu saatten sonra neyi icraat olarak görüp görmeyeceğini herkesten daha iyi görecek konumdadır.