Erken bitmesi dünya için hayırlı bir kariyer
Demokratik dünya için politik felaketlerin birincisi Trump ise ikincisi de Johnson’du; ikisi de gitti. Elbette, ikisine benzeyen liderler hala çok sayıda ama yalancılığın, lümpenliğin, tutarsızlığın ve bencilliğin iki küresel sembolünün siyasetten tasfiye olması o cephe adına umut kırıcı, dünya için de hayırlıdır.
Trump seçim yengisiyle gitmişti ama son ana kadar ABD tarihinde görülmemiş bir eylemler dizisiyle koltuğa yapışmaya çalışıyordu. Valilere seçim sonuçlarını değiştirmeleri için baskı yaptı, kamuoyuna bıkmadan yalan söylemeye devam etti ve en sonunda yandaşlarının Kongre ve Temsilciler meclisi binasını basmasını teşvik etti. Bu yolla başkanlığı geri alabileceğini umacak kadar gözünü karattı. Fiyaskoyla biten bu girişim Trumpizm’in de yıkıcı hikayesinin berbat finali olarak tarihe geçti. Böylelikle, ötekileştirici, fırsatçı, yalancı; İslam ve yabancı düşmanı bir siyasi figür olarak siyasi hayatını -umarız- tamamladı.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson da Trump’ın şaşılacak kadar bir benzeriydi. Gazetecilik mesleğinin yüz karası olarak başladığı kariyerini 2019 yılı aralık ayında inanılmaz bir seçim zaferiyle taçlandırdığında herkesi kaygılandırdı ama kötü ahlakı ona zafer tacını uzun süre takma imkanı vermedi. Yozlaşmışlık örneği bir dizi iş ve eylemin ardından kendi partisi tarafından koltuktan indirildi. İngilizler, denetleyen ve hesap soran sistemlerinin meyvesinin bir kez daha topladılar. Lideri olduğu Muhafazakar Parti, muhalefet neredeyse sürece hiç karıştırmadan; yalan söyleyen, tutarsız, bencil ve lümpen liderini getirdiği gibi götürdü. Hem de henüz dumanı üzerinde tüten seçim zaferinin ya da onun Rusya’ya karşı başarılı giden politikasının hatırını saymadan. Çünkü Johnson hem partisini hem de ülkesini utandırıyordu…
Elbette Trump’ın, Johnson’ın siyasi yenilgileri dünyanın sorunlarını çözmeye yetmiyor ama ikisinin hüküm sürdüğü düzene kıyasla herkese nefes aldırıyor. İkisi birbirinden kötü birer örnekti ve demokrasinin zayıf olduğu ülkelerde hüküm süren benzerlerine cesaret veriyorlardı.
İsmet Berkan istifa sürecini yazarken can alıcı bir noktaya değindi: “Boris Johnson’un daha birkaç hafta önce partisinin Meclis grubunda güven oyu almış olmasına rağmen bugün liderliği bırakmasının arkasındaki esas sebep de, ne polise yalan söylemiş olması ne de cinsel taciz sabıkalısı bir ismi yetkili konuma getirmeye kalkışması, esas sebep onun sergilediği kötü ve kaotik yönetim. Bu skandallar o kötü ve kaotik yönetimin dışa vuran parçaları sadece. Bizim Türkiye’de hayal bile edemeyeceğimiz şeyler bunlar. Bir siyasi liderin, üstelik partisine seçim kazandırmış bir liderin “kötü yönetim” nedeniyle bizzat partisi tarafından sorgulanması ve başına gelecekleri anlayıp istifa etmesi, uzayda geçen bir fantezi filmi bizim için. O kadar uzağız.” Berkan yazısında ayrıca, iktidardan muhalefete kadar bütün liderlerden örnek vererek bizim sistemimizin talihsiz tabiatını anlatıyor.
Hesap verebilen; daha doğrusu hesap vermesi siyasetçilerin elinde olmayan bir düzen herhangi bir ülke için en büyük zenginliktir. O ülkenin kalitesinin, kabiliyetinin, itibarının, refahının ve bekasının garantisi budur. Siyasetçinin hem millet iradesi hem de kendisini denetleyen kurumlar arasında bir dengede hizmet edebilmesi gerçek demokrasidir ve o ülke için büyük bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığa sahip ülkelerin zengin, yaratıcı, önünü gören, içeride ve dışarıda sorunlarını çözen, bölgesine ve dünyaya liderlik yapabilen ülkeler olması bir tesadüf değildir. Kurumlarıyla birlikte işleyen bir demokrasiyle başarılı ülke olma arasında doğrudan ilişki vardır. Aksi ise mümkün değildir.
Bütün okuyucularımızın Kurban bayramını tebrik ediyorum. Bayramın huzur, barış, mutluluk getirmesini diliyorum.