Deprem bilim kurulu oluşturmanın vakti geldi

Depreme dair bildiklerimize ilaveten tecrübe ettiğimiz şudur. Siyaset sınıfı deprem hakkındaki bütün bilimsel ve tecrübi bilgiyi ihmal eder, yok sayar, umursamaz ve o bilgiden kaçar. Maraş Depremi’nin kısa ve net özeti de budur. Her şey apaçık bilinirken binaların yıkılmaması için de yıkıldıktan sonra insanların enkazdan kurtulması içini de tedbir alınmamış olması bunu göstermektedir. Depremi anlamak ve izini sürmek için yüzlerce bilim adamı çalışırken, onların emeğini siyasetin körlüğüne heba etmeye devam edersek, şimdiden sonra da olacak olan Maraş dahil bugüne kadar yaşadığımız facialardır. 6 Şubat’tan bugüne kadar ilgili bakanların aciz açıklamalarına ve “devlet adına” konuşanların meseleyi anlamaktan uzak, öfkeli ve tehditkar dillerine bakınca anlaşılan da budur.

Nüfusunun yarıdan fazlası hala deprem riski altından olan Türkiye’nin kaderi hala Maraş Depremi’nde enkaz altında kalan siyasete baştan sona emanet edilebilir mi? Ülkenin bir daha böyle bir risk alma lüksü olabilir mi? Kendini bu kadar aşikar eden bir felaketin her aşamasını ıskalayan bir anlayışa deprem güvenliği görevi tekrar verilebilir mi?

Bilim adamları, akademisyenler ve deprem araştırmacıları haklı çıktı, siyaset yetersiz kaldı. Gerçeği göremedi, görse de umursamadı, umursasa da çaresiz kaldı. Geçmiş örneklerden de biliyoruz ki siyaset, iktidar ve hatta kurumsal yapısıyla devlet, deprem karşısında hep böyleydi ve böyle olmaya devam etmeyeceğine inanmak zor. Zira, her defasında “bu son”du, “gereken ders alınacak”tı ve “vatandaş bir daha nerede bu devlet demeyecekti” vs... Ne son oldu ne ders alındı ne de vatandaşın enkaz altından yükselen feryadı kesildi.

Türkiye’nin depremle mücadelesini; yani ülkeyi depreme hazırlıklı hale getirme sürecini yönetmek için artık bir bilim kurulu kurulması gerekmektedir. Nasıl Kovid salgınında oluşturulan bilim kurulu, yapılacak ve yapılmayacakları belirlediyse deprem bilim kurulu da böyle bir görevle mücadelenin merkezine oturtulmalıdır. Bilim kurulu, nerelere bina yapılacağı, nelere yapılmayacağı, nerelere kaç katlı veya nerelere hangi evsafta bina oturtulacağı ya da deprem öncesi sonrasında hangi servislerin, hangi standartlarda verileceğini çalışmalıdır, belirlemelidir. İktidarlar da bu plana uygun olarak dönüşümü yönetmelidir. Uygulama yine iktidarda olsun, yine imzayı siyaset atsın; hatta yine istediğine istediği ihaleyi versinler ama yeter ki yaptıkları binalar fay hattı tehdidinden uzakta ve en şiddetli depreme karşı dirençli olsun. Yani, yeter ki insanlar yeni bir depremde enkaz altında kalmayacak bir hayat garantisine sahip olsunlar. Ölmesinler…

Deprem önlem alınmazsa büyük bir felakettir, alınırsa da bir ülkenin kendi kendisiyle övünebileceği, savuşturulabilir bir hadisedir. Akılla, bilimle ve “önce insan hayatı” vizyonuyla depremi felakete dönüşmeden yönetmek kolaydır. Yönetmesini bilen ülkeler; hamaset yapmak yerine pekala ustaca yönetmektedir.

Deprem bilim kurulu gibi bir otorite iktidarların dikkatini yoğunlaştırırken işlerini de kolaylaştıracaktır. Kurul kararları veya tavsiyeleri, özellikle kentsel dönüşüme ve yeni yerleşim birimleri hamlelerine direnen kesimlere karşı güçlü bir referans olacaktır. Bu da iktidarları vatandaşla ilişkide, başta “rant” bahsi olmak üzere bütün gerilimlerde doğru bir yerde tutacaktır. Vatandaşın da kafasındaki soru işaretlerini azaltacaktır.

Türkiye’nin deprem tecrübesi ve o tecrübeden ders almama tecrübesizliği gösteriyor ki taşın altında sadece iktidarların elinin bulunması işe yaramıyor. Sonuç üretmiyor ve felaketi önlemeye de yönetmeye de yetmiyor. O yüzden daha fazla ve iş bilen eli taşın altına sokmak acil bir ihtiyaçtır.

YORUMLAR (180)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
180 Yorum