Anadolu irfanının son rekor denemesi

Bir toplumun millet olarak itibarı, kaabiliyeti, prestiji ve benzeri özelliklere göre toplam kalitesini tayin için birçok kriter olabilir. Mesela, hukuk, şeffaflık, ifade hürriyeti, yolsuzluk, eğitim, kültür gibi alanlarda ülkeleri ölçen ve küresel ligde onların yerini belirleyen endeksler vardır. Bunların tamamına yakınında Türkiye en gerilerdedir. En gerilerde derken tam olarak öyle… Sıralamaya giren yüzü aşkın ülke arasında çoğunda yüzüncü sıranın aşağısındadır. Sadece bu ana konularda değil, iş kazaları veya çocuk işçi istatistiklerinde de tablo böyledir. Endekslerde en olmayacak yerleri biz işgal ediyoruz.

Yani kendi kendimize anlattığımız, “büyük millet… vurduğu yerden ses getiren devlet” hikayesiyle uyuşmayan kötü skorlara sahibiz. Lafı uzatmaya gerek yok bir-iki ay öncesine kadar kara parada bile gri listedeydik.

İyi listelerde yer bulamıyoruz, bununla da yüzleşmiyoruz. Çünkü aslında listeye de gerek yok. Ne durumda ve nasıl insanlar olduğumuzu zaten en iyi kendimiz biliyoruz. Bilmekle kalmayıp itiraf ediyoruz.

Daha dün, Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı, ayakkabıcılar ve giyim sektörünün liderleriyle bir basın toplantısı düzenledi. Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı orada, uzun uzun taklit üretimden yakınıp, bunun ekonomiye ve emeğe indirdiği darbeyi anlattıktan sonra “Şu anda taklit ürünlerde dünyada bir numara olabiliriz diye düşünüyorum” dedi. Ticaret Bakanlığı’na “Gelir lazımsa bu alanlara -taklide- yönelmekte fayda var” diye de yol gösterdi.

Ticaret Bakanlığı ne yapıyor da başkan ona yol gösteriyor. Malum, bakanlık aylardır elde makbuz market, bakkal dolaşıp fahiş fiyat için ceza kesiyor. Demek, benim Anadolu İrfanına sahip sanayicim gibi küçük esnafım, orta tüccarım da alavere-dalavere peşinde… Nerede irfan, nerede Ahi Evran!...

Bir ülke taklitte dünya birincisi olur mu? Bir ülkenin bakkalı esnafı fahiş fiyat operasyonlarına maruz kalacak kadar meslek ahlakından uzaklaşır mı? Bu arada, Başkan, “dünyada bir numara olabiliriz” diye lafı ortada bıraktı ama birinci olma ihtimalimiz çok yüksek. Zira, geçen yılın Nisan ayında taklit ürünlerde dünya ikincisiydik. Son rekor denememiz elbette başarılı olmuştur, altın madalyaya mutlaka ulaşmışızdır! Orijinali olmasın da taklidi kolay nasıl olsa.

Bilelim ki Türkiye, hukukta, yargıda, ifade hürriyetinde, şeffaflıkta, eğitimde, iş kazalarında ya da depreme hazırlıksız olmakta dünyanın en gerisine, şanssızlık eseri düşmüyor. Bu ülke böyle yaşamayı tercih ediyor. Fırsatını bulan taklit ürün üretiyor, elinde kalem olan etiketi şişiriyor… Yukarıdakiler de zaten hakkı, hukuku, denetimi, şeffaflığı zerre umursamıyor.

Devlet/iktidar işine gelince millete “Benim esnafım, benim tüccarım, emektarım” diye Anadolu İrfanı edebiyatı yaparken; işler tersine dönünce onları kolaylıkla, “Soğan, patates, domates lobisi” örgütüne üye olmakla itham ediyor. Bütün o gösterişli Anadolu halk hikayeleri bir anda ağzı alınmayacak sözlerle yer değiştiriyor. İtham edilen de sesini hiç çıkarmıyor.

Soğan, patates, domates lobileri kavramını; hatta mama lobisini dünya literatürüne biz soktuk. Daha ötesi var mı?

Sonuçta ticaret erbabı iki sınıf haline geldi. Ya gerçekten suçlu olanlar, ya da helalinden kazansa bile potansiyel suçlular…

Övündüğümüz, yere göğe sığdıramadığımız, irfanın en yücesine layık gördüğümüz milletimizin aşağıdan yukarıya durumu budur. Taklitte ve etiketlemede dünyada birinci; geride ne kadar ortak insanlık değeri varsa da hepsinde son sıraların gediklisi…

Sadece ahlaktan, dürüstlükten ve ortak değerlerden değil, dünyanın geri kalanından da kopuk, sonu belli sıkıcı bir hikaye kendi aramızda dönüp duruyor.

YORUMLAR (319)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
319 Yorum