2021 demokrasi planından haber var mı!
Geride kalan iki yılın performansına bakarak ekonomide gelecek iki-üç yılı tahmin etmek zor değildir. İşlerin yolunda gitmeyeceği; işsizlik, enflasyon ve kur’un olumsuz seyredeceği açıktır. Esasen, iktidarın ekonomi programı ve 2021 bütçesi de bundan başka bir şey söylememektedir. Özetleyecek olursak,
1- Kötü yönetim yüzünden kaybettiğimiz üretim ve büyüme hacmini telafi edebilmek hayaldir. Kayıp katlanacaktır.
2- Rezerv küçülmeye devam edecektir, hazine ve özel sektör daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalacaktır.
İyi Parti’nin Ekonomi Politikaları Başkanı Erhan Usta, gelecek yıl bütçesi üzerinden tabloyu yorumlarken oldukça umutsuz. Önce bariz ve basit bir hesap hatasını anlatıyor:
“2020 yılında yılın tamamı için 0,3’lük büyüme tahmin ediliyor, yılın ilk ay 6 ayında 3,1’lik küçülme var. İkinci 6 ayda bunu telafi edecek ve yıllığı pozitife geçirmek için güçlü bir büyüme gerekiyor. Ekonomimiz büyüdüğü zaman mutlaka cari açık verir. Fakat programın cari açık hedefine bakıyorsunuz 2020 yılı için söylüyorum, yıl sonu cari açık adresi 24,4 milyar dolar. Şu anda ocak-ağustos itibarıyla yani program açıklandıktan iki gün sonra gelen rakamla cari açık 26,5 milyar dolar oldu.”
Usta, Türkiye’nin hem bütçe açığı hem de cari açığı aynı anda göreceği “ikiz açık” problemine doğru gittiğini söylüyor. Bir tesbiti daha var, onun da altını çizelim: “Ekonomideki problemleri pandemiye bağlarsak hatalı bir teşhis yapmış oluruz.”
Başkanlık sisteminin iki küsur yılı geride kaldı, iki küsur yıl da önümüzde var. “Hani herşey hallolacaktı. Ne oldu?” diye soracak değilim. Hallolması şöyle dursun, daha kötüye gideceğini gören, görüyordu. Sürpriz yok. Tek sürpriz, kötü tablonun beklenenden önce kapıya dayanmış olmasıdır. Bunun sebebini de zaten ülkenin daha uzun süredir fiili başkanlık sistemiyle idare olunmasında aramak lazımdır. Türkiye’yi askıda ekmek kampanyalarına kadar gerileten süreç, ne salgınla ilgilidir ne de tesadüfidir. Tablo, göz göre göre ve ısrarla sürdürülen yanlış ekonomi politikalarının eseridir.
İlaveten… Kötü ekonomi yönetimine eşlik eden derin bir hukuk ve demokrasi meselemiz vardır. Ekonomi kötüye gittikçe hukuk zemininin daha da bozulacağı, temel hak ve özgürlüklerin zayıflayacağı kayda geçmelidir. Erhan Usta gibi ekonomistler, rakamların sıkıştığı açmazı anlattıkça aynı zamanda demokrasinin talihsiz yol haritasını da dile getirmiş oluyorlar. İşler kötü gittikçe otorite yayılır, baskı artar, hukuk zayıflar ve hamaset her yöne yayılır. Aksi takdirde konuşacak sadece kur, rezerv, enflasyon ve işsizlik kalır. Bu da iktidar için tatsız mı tatsız bir sohbet konusu olur.
YEP’i, bütçeyi tartıştıkça ve hedefler daha ilk günden şaşınca aslında gelecek yılın ve yılların demokrasi hiç yazılmayan demokrasi planları yerle bir oluyor. Merkezileşen yönetimin herhangi bir vaatle bağlı olmasını istemek de artık anlamını yitirdi. Türkiye, sadece eğitimde 18 yılı heba etmedi, bütün branşlarda 2023 hedeflerini kaybettikten sonra bir hedef belirleme imkanını da kaybetti. Çünkü, bir rakamdan, bir seviyeden ya da vizyondan bahsetmek imkansız hale geldi.
Günlük konuşup, günlük yaşayıp, yılları tüketmemiz bundandır.