Zalim devlet Müslüman da olsa yaşamaz
RAMAZAN YAZILARI
Adalet ahlâkî, siyasi ve hukuki bir kavramdır. İslamî literatürde Kur’an’dan ve hadislerden başlamak üzere, adaletin önemini ifade eden özdeyişler yaygınlaşmıştır. İbn Teymiyye de el-İstikâme’de bazı kötülük ve haksızlıkların yasaklandığını bildiren A‘râf suresinin 33. ayetini açıklarken insanların dünya işlerinin ancak adalet sayesinde düzgün gideceğini belirttikten sonra şu bilgileri verir: “Denilir ki: Allah, kâfir bile olsa, adaletli devleti yaşatır ama Müslüman da olsa zalim devleti yaşatmaz... Çünkü her şeyin düzeni adaletle sağlanır.”
Adalet ahlâkî, siyasi ve hukuki bir kavramdır. İslamî literatürde Kur’an’dan ve hadislerden başlamak üzere, adaletin benzersiz önemini ifade eden çeşitli özdeyişler gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.
Hz. Ebûbekir’in halife seçilmesi üzerine yaptığı meşhur konuşmanın bir yerinde şu cümleler vardır:
“Ey insanlar! Sizin en iyiniz olmadığım halde yöneticiniz olmuş bulunuyorum. İyi işler yaptığım sürece bana destek olunuz; kötü işler yaparsam beni düzeltiniz. Doğruluk güvendir, yalan sözlülük ihanettir. Ben kendisine hakkını verinceye kadar zayıf olanınız benim yanımda güçlüdür; kendisinden (zayıfın) hakkını alıncaya kadar güçlü olanınız benim yanımda zayıftır.”
Şurası kesindir ki, onlar böyle sözleri siyaset olsun diye söylemezlerdi.
İlk müfessirlerden Mukâtil b. Süleyman, Tâhâ suresinin 135. ayetindeki lafzî anlamı ‘düzgün yol’ olan ‘es-sırâtü’s-seviyyi’ tabirini âdil din diye açıklamış, bu açıklama müteakip âlimlerce de tekrarlanmıştır.
İlk kaynak olarak 2/8. yüzyıl âlimi olan Ebû Ubeyd’in Kitâbu’l-Emvâl’inde gördüğüm, sonraki bazı kaynakların da aldığı bir prensip cümlesinde “Dinin dayanağı adalet ve iyiliktir (ihsan)” deniliyor.
Tarihçi ve edebiyatçı İbn Tayfûr’un (ö. 280/893) Kitâbu Bağdâd’ında şu cümleleri okumuştum:
“Yargıda adalet hâkim olur ve uygulanırsa ancak o zaman toplumun işleri düzgün gider, yollar güvenli olur, mazlumlar gözetilir, insanlar haklarını alırlar, hayat güzelleşir, devlete saygı duyulur. Yine adalet sayesinde Allah afiyet ve barışı tattırır, din ayakta kalır, kurallar ve yasalar uygulanır; yargıda yasaların uygulanmasıyla da hak ve adalet paylaştırılır.”
Aynı cümleleri İbn Tayfûr’dan beş yüzyıl sonra ünlü Mukaddime’sinde İbn Haldûn iktibas etmiştir.
Siyaset ve ahlak felsefesine verdiği ağırlıktan dolayı İslam düşüncesinin en büyük filozofu sayılması gereken Fârâbî (ö. 339/950), Fusûlu’l-medenî’de şu önemli tespiti yapar: “Ülkenin cüzleri (etnik, dinî vb. grupları) ve bunların çeşitli alt sınıfları sevgi sayesinde bir araya gelip birbiriyle ilişki ve bağ kurar, adalet ve adilane işler sayesinde de ayakta kalıp varlıklarını korurlar.”
***
“Adalet Allah’ın yeryüzündeki terazisidir” sözü İslam kültüründe yaygınlık kazanmıştır. Taberî (ö. 310/923), Câmi‘u’l-beyân adlı büyük tefsirinde şahitlikte adaleti korumayı emreden ayet (Nisâ 4/135) ile Hz. Peygamber’in insanlar arasında adaleti korumakla emrolunduğunu bildiren ayeti (Şûrâ 42/15) açıklarken bu ifadeyi kullanır. Mâtürîdî, Mâverdî, Cürcânî, Ragıb el-Isfahânî, Gazzâlî gibi diğer pek çok ünlü âlim de aynı cümleyi tekrar etmişlerdir.
Daha önce de yazmıştım; Mâverdî (ö. 450/11058), âlimlerin “Bir siyasal yönetim kâfirken ayakta kalır; fakat zalimken ayakta kalamaz” dediklerini yazar. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) de el-İstiḳâme’de bazı kötülük ve haksızlıkların yasaklandığını bildiren A‘râf suresinin 33. ayetini açıklarken insanların dünya işlerinin ancak adalet sayesinde düzgün gideceğini belirttikten sonra şu bilgileri verir: “Denilir ki: Allah, kâfir bile olsa, adaletli devleti yaşatır ama Müslüman da olsa zalim devleti yaşatmaz… Çünkü her şeyin düzeni adaletle sağlanır.” İbn Teymiyye’nin sadık öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye (ö.751/1350) Şifâu’l-ʿAlîl’de hocasının söylediklerini “Devleti adalet ayakta tutar” diyerek özetlemiştir.
Memlüklü tarihçisi Kalkaşendî (ö. 821/118) Ṡubḥu’l-Aʿşâ’da bu düşünceyi “Adalet mülkün temelidir” şeklideki vecize ile ifade etmiştir. Bu meşhur vecizenin kaynağı çok daha eskilere gider. Mesela İbnü’s-Serrâc en-Nahvî (ö. 316/928) el-Uṡûl fî’n-Naḥv adlı gramer kitabında “Adalet mülkün temelidir” (el-Adlü esâsü’l-mülk) cümlesini bir gramer kuralına örnek olarak zikrediyor. “Yer gök adaletle ayakta durur” sözü de görebildiğimiz kadarıyla III./IX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslam kültüründe vecize haline gelmiştir.