Tasavvuf hakkında okunacak bir kitap
Başka birçok konuda olduğu gibi İslâmî konulara da dışımızdaki kültür ve medeniyet dünyalarından bakışları görmenin, yorum ve değerlendirmelerden haberdar olmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Elbette dışarıdan bakan birinin -ne kadar iyi niyetli olsa da- ait olduğu inanç ve kültür dünyasının zihninde ve ruhunda bıraktığı izlerin kaçınılmaz sonucu olan yargıları olacaktır ve bir yabancının bize ait olanlara dair görüş ve yorumlarını, belirttiğimiz gerçekliği hatırda tutarak okumak gerekir. Bu, hem yabancı birinin görüşleri karşısında daha ihtiyatlı olmamızı hem de esere ve yazarına karşı daha anlayışlı bakmamızı sağlayacaktır. Böyle bir zihinsel hazırlığa sahip olmamız halinde bu tür eserleri okumanın farkını hissedebiliriz.
Hele de İslam’ı seçmiş Batılı entelektüellerin İslâm’ın kaynakları ve kültürel mirası üzerine yazdıklarını okumanın ayrı bir tadı vardır. Mesela tasavvuf alanında Batıda yazılmış bu türden eserlerin çoğu, Batı kültür dünyasında yetişen, Batı metodolojisi ve düşünme tarzıyla bakan bir aydının kaleminden çıktığı için, bunları okurken tasavvuf düşüncesine ve pratiğine farklı bir yerden, farklı bir metodoloji ile bakmanın tadını hissedersiniz.
***
Sözü, epey zamandır kütüphanemde bulunan, ancak okumaya yeni fırsat bulabildiğim etkileyici bir esere getirmek istiyorum. Yazar, Musevi asıllı mühtedî, ABD vatandaşı ve psikoloji profesörü Robert FRAGER, eseri ise Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum: Kalp Nefs ve Ruh (Çeviren İbrahim Kapaklıkaya, Gelenek Yay., İstanbul 2005).
“Bilincin Einstein’i” diye bilinen ABD’li filozof ve psikolog Ken Wilber kitabın arka kapağında kanaatini şöyle özetlemiş: “Robert Frager, klasik tasavvuf görüşünü modern psikoloji çalışmalarıyla birlikte değerlendirmiş, günümüz dünyası için etkileyici ve takdire değer bir çalışma ortaya koymuş.” Yine ABD’li bir psikolog olup, Frager’le birlikte “Transandantal Psikoloji Enstitüsü”nü kuran James Fadiman’in eser hakkındaki değerlendirmesi de şöyle: “Olağanüstü etkileyici ve ikna edici bir çalışma. Frager’in öyküler, pratikler ve sevimli inceliklerle bezenmiş eseri, tasavvuf öğretisinin nazenin tabiatını gözler önüne seriyor.”
1980 yılında Cerrahi şeyhi (merhum) Hacı Muzaffer Ozak Hoca ile tanışması, ona hayran kalışı, etkilenişi ve onun müridi oluşunun hikâyesini de dokunaklı bir dille anlatan yazar, tasavvuf terminolojisi, felsefesi, pratiği ve ahlakıyla ilgili en girift meseleleri -ünlü, sufîlerden naklettiği anekdotlar, hikâyeler ve şiirlerle bezeyerek, ayrıca modern psikolojinin verilerini de kullanarak- son derece ikna edici bir dille anlatmayı başarmıştır.
***
Dinin nihai hedefi, insanoğlunu fani amaçların ötesine taşıyarak, Rabbini tanıyıp O’nunla derin ruhî ve manevî bağlar kurmasını sağlamak; bütün kalbiyle bağlandığı Yaradanı karşısında hissettiği muhabbet ve haşyetten gelen bir sorumlulukla hemcinsleri ve tüm diğer canlı ve cansız çevresiyle ilişkilerine ahlâk ve rahmet eksenli bir düzen getirmektir.
Tasavvufun doğuşundan günümüze kadarki geçmişine baktığımızda kitlelere bu yüksek kazanımı sağladığını sayısız örnekleriyle görürüz. Ne yazık ki insanoğlu her iyinin bir kötüsünü üretme becerisine sahiptir ve her zaman da bunu yapmıştır. Şimdilerde pek çok örneğini gördüğümüz bu talihsiz durum tasavvufun da başına gelmiş; onun da aşırıları, şarlatanları ve sahtekârları olmuştur. Ancak bize düşen, kötü örnekleri gösterip tasavvufu reddetmek değil, onu doğru anlayıp doğru anlatmak ve doğru temsil etmek suretiyle kötülerin kötülüğünden esirgemektir.
Bu bakımdan Frager’in eseri son zamanlarda okuduğum sadece en iyi değil, aynı zamanda en güzel kitap. Çeviriye Türkçe’nin tadını katan İbrahim Kapaklıkaya’yı da tebrik etmem gerekiyor.