Nas-Faiz-Enflasyon

Okuyucularım, bilmediğim bir alanda ahkâm kestiğimi sanmasınlar. Modern ekonomide enflasyonu düşürmenin yolunun ne olduğunu ben bilmem; çünkü konunun uzmanı değilim. Ama enflasyonu düşürmenin yolunun ne olduğunu, bu alanın uzmanlarının bileceğini bilirim; çünkü bilime güvenirim.
Gelelim konumuza… Herkesin malumu: Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 aylık enflasyon %21’lerde iken 17 Kasım 2021’de yaptığı o meşhur konuşmasında şöyle demişti:

“…Önümüzdeki yıldan (2022’den) itibaren ferahlamaya başlayacağız. Açık ve net söylüyorum: Faiz sebeptir, enflasyon neticedir... Bu yolda ben faizi savunanla olmam, olamam… Bizim arkadaşlarımıza ne oluyor! Bunu, görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim, enflasyonla mücadelemi sürdüreceğim. Şunu bilmemiz lazım: Bu konuda Nas ortada. Nas orda olduğuna göre sana bana ne oluyor!” Erdoğan, bundan bir gün sonra da “Bir Müslüman olarak nas neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” demişti.

Bilhassa dar ve orta gelirli milyonlara yıllarca acı çektirme riski taşıyan bir meselede yetkililerin, karar ve uygulamalarının doğru sonuçlar vereceğinden emin olmaları gerekirdi; kararları bilimle asla çelişmemeliydi. Oysa yukarıdaki konuşmada beş tez savunulmuş, beşi de ters sonuçlar vermiştir:

1- Konuşmada “Önümüzdeki yıldan (2022’den) itibaren ferahlamaya başlayacağız” denilmişti. 2022 yılında ekonomi uzmanlarının söylediği olmuş; 12 aylık enflasyon 84.39’a fırlamıştır.

2- Konuşmada “Faiz sebeptir, enflasyon neticedir” denilmişti. Acı tecrübeler ve özellikle son faiz artırımının da dâhil olduğu seçim sonrasındaki gelişmeler söylenenin tersini kanıtlamıştır.

3- Konuşmada “Ben faizi savunanla olmam, olamam” denilmişti. Ancak ilgili bakanlığa ve Merkez Bankası Başkanlığına “faizi savunanlar”ın getirilmesiyle bu ifadenin ve onun sonucu olan uygulamaların yanlışlığı da apaçık ortaya çıkmıştır.

4- “Faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim” denilmişti. Sürdürülemediğini gördük.

5- Biz ilâhiyatçıların, hakkında konuşabilecekleri tek konu olan “NAS” meselesine gelince, kısaca belirteyim ki, “nas”ta sorun yok. Aksine, ilgili naslardaki “riba”, İslam’ın adalet ve hakkaniyet ilkelerinin ekonomi alanındaki muhteşem doktrinini ifade eden bir kavramdır. Yanlış olan nas değil; karar vericilerin, günümüzün sofistike ekonomisi ile 7. yüzyıl Mekke’sinin kasaba ekonomisi arasındaki farkı bilmeyecek kadar bu alanda cahil olan din âlimlerinin fetvasına itibar etmeleridir.

6 yıl önceki bir yazımdan: “Devlet ve siyaset adamlarımız, beyinleri asırların ürettiği bilgilerin çöplüğü haline gelmiş, bu yüzden din anlayışları ciddi şekilde sorunlu olan kişilere ve gruplara fazla güveniyor, fazla itibar ediyorlar. Bu da ülke içinde ve dışında başımızı derde sokuyor.”

Bu “nas” meselesinde de aynen öyle oldu. 2021 Kasımındaki “nas var” konuşmasından bir hafta sonra, (bir yakını da Sayın Cumhurbaşkanı’nın çevresinde bulunan) bir İlâhiyat İslam hukuku hocası, başkanı bulunduğu vakfın sitesinden şöyle bir paylaşımda bulunmuştu:

“Allah’ın öğrettiği doğal ekonomi sayesinde Resulullah, Medine’de 2 yıl içerisinde tüm para babalarını nasıl devre dışı bıraktıysa biz de aynı sistemi uygulayarak ekonomiyi düzeltebiliriz.”

Bu kafaya itibar etmenin sonuçları ortada. Şimdi o “para babaları” ülkemize para getirsinler diye yollara düştük. “Nas var” konuşmasından önceki bir yazımda (Karar - 22.01.2020) “Ortalıkta uçuşan fetvaların çoğunun cahil cesareti olduğunu, esasen modern ekonomilerdeki anlamı ve uygulamasıyla faiz meselesinde doğru ve kuşatıcı bilgi ve hükümler ortaya koyabilecek bir tek din âlimimizin bile bulunmadığını, bulunamayacağını söylüyorum. Çünkü –yüzlerce yıldır arpa boyu yol alamamış olduğumuzdan da anlaşılacağı üzere- mahiyeti gereği bu meselenin çözümünün ulema fetvalarında değil… birçok uzmanın yapacakları bilimsel çalışmalarda aranması gerektiğini düşünüyorum. Riba/faiz meselesinde din âlimlerine düşen esas görev ise, konunun teknik yanlarını ekonomi ve para uzmanlarına bırakıp, ilgili ayet ve hadisin dikkat çektiği asıl ilkeye yoğunlaşmak, yani sistemin “zulüm” ve mağduriyetler doğuracak şekilde uygulanmasına karşı mücadele etmek; toplumda, uzmanlarda ve uygulayıcılarda böyle bir ahlâkî sorumluluğun oluşması için çalışmaktır” demiştim.

O zaman bu yazdıklarıma kızanlar olmuştu. Yaşananlar, işin aslının kızanların düşündükleri gibi olmadığını gösterdi. Ama yanlış telkinlerin, karar ve uygulamaların bedelini masum milyonlar ödüyor.

YORUMLAR (115)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
115 Yorum