Mekke’nin Fethi
Mekke bugün olduğu gibi İslam öncesi devirlerde de etnik ve dinî bakımdan monolitik idi; nüfusunun tamamına yakını putperest Araplardan oluşuyordu. 610 yılında kendisine ilk vahyin gelmesiyle Hz. Muhammed (a.s.), İslam’ın dinî ve insanî ideallerini gerçekleştirme yolunda evrensel çağrısını başlattı. Daha çok gelenekçi sosyo-politik ve ekonomik sebeplerle onun öğretisinden hoşlanmayan Mekke’nin güçlü despotları bu çağrıyı susturmak için adeta ellerinden gelenin de fazlasını yaptılar; sonunda ona ve az sayıdaki inananlarının çoğuna Mekke’yi terk ettirdiler (Medine’ye hicret: Eylül 622).
Fakat –yüklendiği ilâhî görev gereği- Hz. Peygamber durmadı. Önde gelen Müslümanlarla birlikte, devrin kendisine sağladığı bütün imkânları kullanarak İslam öğretisini yaymayı sürdürdü. Mekke’nin ileri gelenleri yine peşlerini bırakmadılar; Medineli Yahudilerden ve civar kabilelerden destek alarak Peygamber’in davetini başarısız kılmak için savaş dâhil her yolu denediler. Fakat boşunaydı.
Fethe giden süreç
Mekkeliler, büyük mücadelelerden sonra, Mart 628’de ilk defa Resûlullah ile Hudeybiye Anlaşmasını yaparak onun yönetimini resmen tanımış oldular. Bir süre sonra, bir kabilenin, Müslümanların himayesindeki diğer bir kabileye baskın düzenleyip, kabile şefini ve başka insanları öldürmesine, anlaşma hükümlerine aykırı olarak destek verdiler. Resûl-i Ekrem’in, anlaşmanın devam etmesi için yaptığı makul teklifleri de reddettiler. Böylece anlaşma fiilen ihlal ve iptal edilmiş oldu.
Bu gelişmeler ilk İslam fethinin yolunu açtı ve böylece dünya tarihinin yönünü değiştirecek yeni bir sürecin başlangıcı oldu: Artık İslam’ın doğuş yeri olan Mekke’nin İslam şehri olmasının, ata yadigârı ve tevhid dininin merkezi olan Kâbe’nin putlardan temizlenmesinin vakti gelmişti.
4 Ocak 630’da 10.000 kişilik bir güçle yola çıkıldı. Hz. Peygamber, Mekkeliler’in hazırlık yapmasını önlemek maksadıyla hedefinin neresi olduğunu –eşi Hz. Aişe dâhil- herkesten gizli tuttu. Mekke’nin 28 km kuzey-doğusunda düşen yerde konaklayıncaya kadar Kureyşliler hedefin Mekke ve kendileri olduğunu bilemediler. Yapılan görüşmeler fayda vermeyince Mekke’ye girildi; önemsiz bir direnme dışında, savaş çıkmadan 11 Ocak 630’da şehir teslim alındı.
Fetihten mesajlar
1. Biat (o dönemin siyasal ve toplumsal katılım sözleşmesi): Mekkeliler Hz. Peygamber’e biat ettiler. Resulullah kadınları da muhatap alıp biat merasimine onları da kattı. Aralarında Ebû Süfyan’ın eşi, Muaviye’nin annesi meşhur Hind de vardı. Biat etmekten başka çaresi kalmamıştı. Yine de Hz. Peygamber’i eleştiren sözler söyledi. Fakat Hz. Peygamber, muhtemelen kadının içinde bulunduğu psikolojik durumu anladığı için onun sitemlerini hoşgörüyle karşıladı.
Mümtehine 60/12. ayet büyük ihtimalle o sırada geldi. Burada kadınlardan biat yaparken şu görevlere uymaları isteniyordu: Tevhid inancına bağlı kalmak; hırsızlık, zina, çocuk katli ve iftiradan uzak durmak, iyi olarak bilinen (ma‘rûf) konularda Peygamber’e karşı çıkmamak.
2. Kâbe’deki putlar ve resimler: Resûlullah, Kâbe içindeki ve çevresindeki bütün putları imha ettirdi. Çünkü putperestlik, bâtıl bir inanç olmasının yanında; kabile kavgalarıyla, yağma ve talanlarıyla, kan davalarıyla, acımasız sömürü ve zulümleriyle ‘Câhiliye’nin bütün kötülüklerinin üzerine atılan kutsal bir şal idi adeta… Ama –muhtemelen başka dinlerin kutsallarına saygı mesajı vermek için- Kâbe içindeki kucağında bebek İsa bulunan Meryem resmine ve İbrahim’i temsil eden resme dokunmadı.
3. Mekke’de ilk ezan: Kâbe damında siyahi Bilal’in okuduğu ilk ezan, İslam hâkimiyetinin ilanı idi.
4. Genel af: Sekiz yıl öncesinin despotları dâhil, karşısında toplanan kalabalığa Peygamber sordu:
l “Ne dersiniz? Benden nasıl bir uygulama beklersiniz?” Cevap verdiler:
l “Şu anda güçlüsün ama yine de iyilik diyor, iyilik bekliyoruz. Çünkü biz seni değerli bir kardeş, değerli bir oğul biliriz.” Resulullah şöyle buyurdular:
l “Size, kardeşim Yusuf peygamberin ağabeylerine dediği sözleri diyorum: ‘Bugün kötülükleriniz yüzünüze vurulmayacak.’ Gidebilirsiniz, hepiniz serbestsiniz.”