“Hadis ve Ahlâk”
Bu başlık, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Kur’ân-ı Kerîm Araştırma Merkezi’nin (KURAMER) 47. yayını olan kitabın adı. Eserin alt başlığı “Kavram, Kuram, Literatür ve Tasavvur Eksenli Bir İnceleme” şeklinde. Yayımlanmadan önce eserin tümünü okumuştum. Bu yazı vesilesiyle hatırlama kabilinden bir kez daha gözden geçirdim.
Zaten öyle düşünüyordum ama eseri okuyunca iyice anladım ki, “hadis ve ahlak” meselesi, öncelikle hadisin/Sünnetin İslam dini, kültürü, İslâmî ilimlerdeki bilinen konumu ve işlevinden dolayı son derece önemlidir. Keza bu mesele, görünüşteki yalınlığa ve sadeliğe rağmen çok çetin bir konudur. Dr. Suat Koca’nın çalışmasında da gösterdiği gibi erken zamanlardan itibaren hadis musannifleri (hadisleri konularına göre tasnif edip alt alta sıralayanlar) ahlak hadislerine kısmen ilgi gösterişlerse de –bildiğim kadarıyla- şimdiye kadar konu böyle bir plan ve muhteva ile ele alınmamıştı. Suat Koca’yı, hem böyle bir doktora tez konusu almadaki cesaretinden hem de bu zor konunun üstesinden gelmedeki bilimsel başarısından dolayı tebrik etmem gerekiyor.
Tebrike layık bir faaliyet de bu nevi akademik çalışmaların çok fazla basılma şansının bulunmadığı ülkemizde KURAMER’in, genç bilim insanlarına, eserlerini basarak okuyucuya sunma imkânını sağlamasıdır. “Hadis ve ahlak” gibi önemli, zor ve okuyucu için o ölçüde faydalı bir konuda bin bir emekle bilgiye ulaşmak, o bilginin analiz ve sentezini yapmak, yoğurup işleyerek bir kitap bütünlüğü içinde telif etmek elbette zahmetlidir. Ama bütün bunların mahsulü kitap olarak okuyucuyla buluşturulduğunda yazarı için bunu görmek mutluluğun zirvesidir.
Sevgili Dr. Suat Koca’ya, ilmen ve manen değerli olan böyle bir konuda çalışıp, emeğinin mahsulünü yayımlama fırsatını KURAMER’e tanıdığı için teşekkür ediyorum. Okuyucuya da şunu arz etmek isterim ki, bir bilim insanı adayının konu başlığını tespit etmek için yaptığı ön çalışmalardan itibaren bütün gayretleri, danışmanının ve ilgili bilim heyetinin katkıları, nihayet basım çalışmaları ve masrafları; bunların hepsi bizlerin ortaya çıkan eseri okumamız ve ondan yararlanmamız içindir. Yılların emeğinin sonucu biz okuyucuların önüne gelir ve o emeği verenler bizden o esere ilgi gösterip yararlanmak için sadece birkaç günümüzden vakit ayırmamızı beklerler. Milletlerin, medeniyetlerin, kültürlerin, dinlerin, dillerin kalıcı yükselişleri de böyle olur.
***
312 sayfadan oluşan “Hadis ve Ahlâk” başlıklı eserin muhtevası oldukça geniş tutulmuş. Birinci bölüm “Kavramsal ve Kuramsal Çerçeve”, ikinci bölüm “Konulu ve Müstakil Hadis Literatüründe Ahlâk”, üçüncü bölüm “Hadis Rivayetlerinde Ahlâk Tasavvuru” başlığını taşımaktadır. Bir tadımlık olsun diye eserin 262. sayfasındaki “İbadet ve Ahlâk İlişkisi” başlığı altında anlatılanlardan istifadeyle “hadis-ahlak” ilişkisine dair kısa bir bilgi sunmak istiyorum:
Bazı hadislerde müminin, güzel ahlâkı sebebiyle gündüzlerini oruçla, gecelerini namazla geçiren kişinin derecesine ulaşabileceği bildirilir. Keza dul kadınların ve yoksulların yardımına koşanların, Allah yolunda cihâd eden veya gündüzlerini oruçla, gecelerini namazla geçirenler gibi olacakları anlatılır. Kuşkusuz ibadetler Allah’a karşı vazgeçilmez borcumuzdur ve ahlak güzelliği asla ibadetleri gereksiz hale getirmez. Ancak sunulan hadislerin de işaret ettiği gibi ibadetten maksadın salt taabbüd (Allah-kul ilişkisiyle sınırlı bir kulluk eylemi) olduğunu düşünmek de yanlış olur.
İlgili hadisler şuna dikkat çeker ki, ibadetler aynı zamanda insanların birbirlerine karşı olan ahlâkî sorumluluklarını hatırlatan ve onları yüksek ahlâka yönelten vesilelerdir. İbadetlerin Allah katındaki değeri, bir yönüyle de sahibini güzel ahlâka taşıyabildiği ölçüdedir. Bir hadiste ibadetle ahlak arasındaki bu sebep-sonuç ilişkisine şöyle dikkat çekilmiştir: “Nice oruç tutan vardır ki, oruçtan nasibi sadece açlıktır; nice geceleri namaz kılan vardır ki, namazdan nasibi sadece uykusuzluktur.” Ve Suat Koca’nın aktardığı Hz. Ömer’in bir sözü: “Birinin kıldığı gece namazı sizi aldatmasın. Gerçek dindar, emaneti sahibine veren ve Müslümanların elinden dilinden zarar görmediği kimsedir.”