Diyanet’in taahhütnamesi
Başta Sayın Başkan Prof. Dr. Ali Erbaş ve yardımcıları olmak üzere, ’34. İl Müftüleri istişare toplantısı sonuç bildirgesi’nin hazırlanmasına fikir, dil ve üslûp yönünden katkı sağlayanları, bildirgeye son şeklini verip onaylayan Din İşleri Yüksek Kurulu ve İl Müftüleriyle diğer katılımcıları takdir ve şükranla anmamız gerekiyor.
Çünkü -artık vahim bir hal alan iç ve dış gelişmelerin de etkisiyle- Diyanet’in önemine, yetkinliğine ve sorumluluğuna yakışır derinlikte; ağırbaşlı ama net ve kararlı bir üslûpla yazılmış, teşkilata yeni ufuklar açacak bir bildirgeyle karşılaştık. Bu metinle Diyanet İşleri Başkanlığı ve il teşkilatları, “Konu din ise burada biz varız; hem yasal yönden hem de bilgi ve birikim olarak asıl konuşma ve karar makamı biziz” demiştir. Eminim ki, Diyanet bu sorumlu ve iradeli duruşunu bundan sonra da sürdürecektir; kurumun dinî ve toplumsal hatta uluslararası itibarı buna bağlıdır.
Diyanet, ilk defa bu kadar açık ve kesin bir dille, zamanın ihtiyaçlarına göre geleneksel yorumlardan farklı dinî içtihatlarda bulunulabileceğini ifade etmiştir. Çünkü geleneksel dinî yorumların ürettiği ağır sorunlarla karşı karşıyayız. Bunun nedeni de söz konusu yorumların değişim ve dönüşüme, yani güncellenmeye kapalı olmalarıdır. Bu sürece direnen her anlayış gibi geleneksel din yorumları da –sünnetullah’ın gereği olarak- kendini tüketecektir, tüketmiştir. İslam dünyasında yüz elli yıldır bu gerçeği görenler ve anlatmaya çalışanlar olmuşsa da yenilenme karşıtları ve onların kışkırttığı çevrelerin baskısıyla susturulmuşlardır.
***
Bu bildirgenin, Başkanlıkça kamuoyuna sunulmuş bir taahhütname olduğunu düşünüyorum. Ancak asırların ürünü olan tabandaki klasik zihniyeti dönüştürmek kolay olmayacaktır. Başkanlığın, bütün merkez ve taşra teşkilatında, özellikle Eğitim Merkezlerinden Kur’an Kurslarına ve hizmet içi eğitim kurslarına kadar her kademedeki eğitim faaliyetlerinde bu taahhütnameye uygun bir zihinsel dönüşümün şartlarını oluşturmak suretiyle teşkilatı skolastik eğitimin dar alanından kurtarması gerekecektir.
***
Kanaatimce Başkanlık, hizmet anlayışını da güncellemelidir. Şuradan başlayayım:
En dindarından dine en mesafeli duranlara kadar hepimiz bu ülkenin eşit değerde çocuklarıyız. Bu ülkeyi birlikte savunuyoruz. En azından verdiğimiz vergilerle birbirimizin aşını ekmeğini sağlıyoruz. Dertlerimize birlikte ağlıyor, mutluluklarımıza birlikte seviniyoruz.
Bu birlik ve kaynaşma ruhunu diri tutacak bir din anlayışı geliştirmemiz gerekiyor. Bu ortak ruhu oluşturacak en önemli yapımız ise Diyanet teşkilatıdır. Eğer bu kurum, bu en önemli, en hayatî, dinî bakımdan da en öncelikli görevini yeterince yapamıyorsa, insanların, verdikleri verginin ne işe yaradığını sormaya hakları vardır.
Bir ülkenin bütün kurumları kendilerini yeni şartlara göre güncellerken dinî kurumların hâlâ camileri açık tutmak, ezan okuyup namaz kıldırmak gibi birkaç klasik hizmetle görevlerini yaptıklarını düşünmeleri doğru olamaz.
Diyanet teşkilatımızın cami hizmeti almayan kesimlere karşı da sunabilecekleri değerli hizmetler vardır. Mesela kurumun bu yöndeki en acil görevlerinden biri, bazı toplum kesimlerinin yasalara uygun hayat tarzları sebebiyle din üzerinden aşağılanmalarına, hakarete maruz kalmalarına engel olacak çalışmalar yapmaktır. Keza Başkanlık, kurumsal saygınlığı, geniş camiası ve toplumla doğrudan iletişimi gibi imkânlarını da kullanarak vergi kaçakçılığı, kul haklarının ihlali, adaletsizlik, işsizlik, yolsuzluk ve usulsüzlük, gelir eşitsizliği, çevrenin tahribi gibi toplumsal sorunları aynı zamanda dinî sorunlar olarak kavramalıdır. Çünkü nerede insana ve insanlığa zararlı bir durum varsa orada din vardır; dinin olduğu yerde Diyanet de olmalıdır. Dolayısıyla Diyanet, hizmetlerini ve kurumsal yapısını bu yönde güncellemelidir.