Yapay zekanın havsalası var mı?
Yapay zeka ne bir kurtuluş reçetesi ne de şeytan işi. YZ onu programlayan insanların, kullanan şirket ve kurumlarla devletlerin niyeti ne kadar iyi ya da kötüyse o kadar iyi ya da kötü. Sağlayacağı fayda ve değişimlere karşı neredeyse kutsiyete yakın bir teslimiyetle ikna olmamız istenen YZ’nın arka planında yatan zihniyetin, ifrat tefrit açmazının ötesinde sorgulanması gerekiyor. Hayatın tüm alanlarını kapsayan bu dönüşüm, şimdilik teknik gelişmelerden fayda elde eden kişilerin söylem ve kavrayışlarıyla, insanlığın beklediği bir kurtarıcı gibi tanıtılıyor ya da algılanıyor.
Böyle bir “kurtarıcıya” filozofların da ilgisiz kalması beklenemezdi. Alman filozof Richard David Precht, YZ’ya, genel geçerliliği olan ahlaki ilkelerin bile programlanabileceğine inanacak kadar coşkun bir iyimserlik içinde yaklaşan kişilere, insan olmanın ölçülemez öngörülemez, programlanamaz derinliğine dikkat çeken bir uyarı yapıyor. Pecht’in Yapay Zeka ve Yaşamın Anlamı (Künstliche Intelligenz und der Sinn des Lebens) isimli eserinde, YZ tartışmalarında çoğu kez ihmal ettiğimiz değerlere ve bu ihmalin yaratabileceği felaketlere bir filozof gözüyle dikkat çekiliyor.
YZ’da önünde kat etmesi gereken büyük bir mesafe olan Türkiye’de de bu tartışmaların daha yoğun bir şekilde yapılması elzem. Precht’e göre YZ’nın yapabildikleri etkileyici ama zannedildiği gibi insan zekasıyla benzer ya da eşit düzeyde değil. YZ’nın zekâyla ilgisi var ancak akıl ve idrak ile nerdeyse hiç ilgisi yok.
* * *
YZ’nın duyguları okuması da mümkün değil. Yas, acıma, mahcubiyet, pişmanlık, yalnızlık gibi duyguların okunabilmesi mümkün olmadığı gibi sevinç gurur, ihtiyat gibi duyguların da okunması mümkün değil. Sensorların tespit ettiği enformasyonların, şaşkınlık mı, afallamamı, yılgınlık mı ya da intikam duygusu mu olduğunu ya da bilgi açlığı ve ümit mi olduğunu değil makinaların, bu duyguları yaşayan bir insanın bile tespit etmesi mümkün değil.
Zaten hayatımızda cereyan eden olayların hemen hiçbiri ya izah edilemez ya da çok meşakkatli bir çabayla tam olarak anlaşılabilir olaylar. Bilgisayarlar hayatımız hakkındaki bu öngörülemez durumu çözmüyor sadece bu gerçeklerin üstünü bir illüzyonla kaplıyor.
Precht’e göre YZ’nın olağanüstü becerilerle insanlığa yeni bir dönem açacağı düşüncesinin tarihi temelleri 19. yüzyılda kendisini gösteriyor. Precht 19. yy’deki pozitivist yanılmalara örnek olarak Üst-İnsan yaratmayı hayal eden Nietzsche’yi gösteriyor ve Nietzsche’nin, o dönem yaygın olan sosyal darwinist metinleri okuyarak, cesaretlendiğini ve ırkçı metinler yazdığını söylüyor. Precht’e göre Nietzche o dönem, kapitalizmin medenileştirilmesi (Sosyal Liberalizm) ya da kaldırılması (Sosyalizm) tartışılırken, bu tartışmalara girmek yerine depresyonlarını ve başarısız filozof kariyerini bir hayal dünyasına kaçarak, yeni bir insan ırkı yaratma hayaliyle telafi etmeye çalışmış. Precht’e göre Üst-İnsan ve YZ arasında böylesi bir mental bağ var.
* * *
YZ’nın ahlaki kararlar verebilmesi illüzyonu da Precht’in eleştirdiği konuların başında geliyor. Precht etik programlama düşüncesini şu sözlerle eleştiriyor: Moral iyi, kötü, serbest, yasak gibi kurallarla oluşturulan bir video oyunu değil. Bizim ahlaki davranışlarımız matematiksel değil, göz kamaştırıcı bir karmaşa içinde cereyan eden psikolojik, sosyal ve kültürel bir süreç. Yazılım sistemleri bu süreci ne resmedebilir ne idrak edebilir ne de yapabilir.
Devlet tarafından, kontrol amaçlı kullanılan yapay zekanın, totaliteştiren etkilerine dikkat çeken Precht’e göre Çin uyguladığı sosyal kredi sistemi ile bariz bir totaliter ülke. Ancak Precht batının da benzeri kontrol mekanizmalarını kullanarak, gizli bir totaliter yapıya dönüştüğüne dikkat çekiyor. Yavaş yavaş işleyen bu bir sürecin bir gün engellenemez bir totaliterliğe yol açabileceği konusunda uyarıyor.
YZ’nın nerdeyse mitleşen gelecek vaadleri ise Precht’i pek etkilemiyor. Precht’e göre “Milyonlarca yıllık evrim sonunda insanlar, yer yüzünün yaşam koşullarına gayet iyi intiba sağladı. Birkaç on yıllık YZ insanlara daha iyi bir cennet değil bilakis bir cehennem inşa edecek."
Richard David Precht’in başta ünlü eseri Ben Kimim Öyleyse Kaç Kişiyim olmak üzere bir çok kitabı Pegasus Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi. Umarız kısa sürede bu kitap da Türk okuyucu ile buluşur.