Türkiye için neler değişir?
ABD seçimleri yabancı bir ülkede yapılan bir seçim değil de sanki Türkiye’de yapılan bir seçim gibi takip ediliyor. Trump’çılar ve Biden’cılar cephesi bile oluşmuş durumda. Bu dünyanın diğer bölgelerinde de çok farklı değil. Hele Alman medyasında, sadece seçim esnasında değil aylar öncesinden başlayarak yoğun şekilde işlendi. Alman okuyucular aylar öncesinden ABD’deki ortalama bir seçmen kadar gelişmeleri takip etmez zorunda kaldı.
ABD seçimleri hiçbir zaman olmadığı bir yoğunlukta dünya kamuoyunun gündeminde. Bunun nedeni ise sadece Trump’ın sıra dışı, öngörülemez, popülist üslubu değil, ABD ve dünya ilişkilerinin akıbetinin artık hesaplanamaz bir hal alması ve Biden’nın gelmesiyle bu durumun değişeceğine dair kesin inanç. ABD’de alınacak herhangi bir karar Çin’i, AB’yi Rusya’yı ve tabii Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. ABD’de iyice kutuplaşmış, toplumsal uzlaşma çizgisinin dışına çıkmış bir siyaset, bu ülkenin aldığı kararları daha öngörülemez ve tehlikeli hale getiriyor.
Avrupa, Trump siyasetinin yarattığı siyasi ve ekonomik gerilimler dolayısıyla Biden’ın seçilmesini bir kurtuluş olarak görüyor. Avrupa medyası ve özellikle Almanya medyası aylardır Trump karşıtı bir kampanya sürdürdü. Seçimler Türkiye’de yapılıyormuş gibi tavır sergiliyoruz diyenleri temin ederim, bu durum Almanya’da çok daha yoğun şekilde yaşandı, yaşanıyor.
* * *
Ancak Trump’un gitmesiyle, ABD ve dünya siyasetinde yaşanan gerilimlerin son bulacağını, dünyanın eski alışık olduğumuz standartlarına geri döneceğini düşünmek hiç gerçekçi değil. Çin ve Rusya gibi global, içinde Türkiye’nin de bulunduğu lokal güç merkezleri ile çok kutuplu bir yer haline gelen dünyada, paylaşım eskiden olduğu gibi ABD’nin mahalle polisliği ile çözülebilecek kadar basit değil.
Trump’un başkan olarak seçildiğinden bu yana sergilediği, popülist, gerilimli ve tehlikeli üslup hem kendi ülkesinde hem de dünyada kendisine karşı bir kamuoyu oluşmasına neden oldu. Ancak Trump’un temsil ettiği zihniyetin (Her halükârda bugün de ülkenin yarısı kendisine oy verdi) nasıl ortaya çıktığı, neden bu kadar güç kazandığı, bu gücün arkasındaki dinamiklerin ne olabileceği konusunda nesnel analizlerden mahrum kaldık.
Son seçimlerden Latin kökenli ve siyahi seçmenlerin de oylarını kazandığı hesaba katılırsa, Trump düşüncesinin bu denli başarılı olmasını sadece popülizm ile açıklamak yetersiz kalacaktır. Trump ile şahsiyet kazanan bu yeni toplumsal dönüşüm iyi anlaşılıp analiz edilmediği müddetçe, bunun dünyaya olan etkileri de tam olarak kavranamayacak. Biden’ın seçimleri kazanması durumunda bile varlığını sürdürecek siyasi gerilimin etkilerini bütün dünya yaşayacak.
* * *
Biden’in gelmesiyle Türkiye’nin, özellikle AK Parti iktidarının zarar göreceği iddiası/beklentisi ise gerçekçilikten çok uzak bir tez. Ahlaki, siyasi ve hukuki meşruiyeti olmayan her türlü yaptırım ya da tehdit, Türkiye’yi en fazla kısa süreli olarak zor duruma sokabilir. Ancak bu ahlaksız baskının ortaya çıkaracağı dayanışma duygusu iktidarı sadece güçlendirir. Hele aktörlerinin henüz kartlarını açmadığı çok kutuplu bir dünyada Türkiye’yi karşısına almak sadece ABD’nin değil diğer aktörlerin de başvurmak isteyeceği en son yol olabilir.
Trump’lı ya da Biden’lı olması fark etmez, Amerika ağır yapısal ve sosyal sorunlar barındıran yeni bir döneme giriyor ve bunun etkileri öngörülemez şekilde karmaşık. ABD’deki siyasi gelişmeleri kısa vadeli iç politik sonuçları ile okumak yerine nesnel bir şekilde kavrayıp kalıcı çözümler üretmeye çalışmak daha mantıklı olacaktır.
Not: Bu yazı hazırlandığı esnada ABD’deki seçim sonuçları kesin olarak açıklanmamıştı.