Türk seçmeni sürpriz yapmayı seviyor
Takım tutar gibi parti tutmanın yanlış bir şey olduğundan çok bahsederiz de, seçimleri maç sonucu gibi analiz etme huyundan vazgeçmeyiz.
Bunun nedeni “seçmenin verdiği mesaj doğrudur’’ ilkesini bir türlü kabullenemememiz. Özellikle seçimleri kaybeden taraf seçmenin mesajını kavramakta güçlük çeker.
Ak Parti kurulduğundan beri muhalifleri, Ak Parti seçmenlerinin irrasyonel karar veren bir kitle olduğundan hareket etti. Ak Parti seçmeninin Erdoğan’ı rasyonel gerekçelerle seçebileceği hiç hesaba katılmadı. Ak Parti seçmeninin neden Erdoğan’da ısrar ettiği hiçbir zaman sağduyulu bir şekilde sorgulanamadı.
Yıllar içinde muhaliflerin Ak Parti seçmenine karşı oluşturduğu üstten bakıcı tutum, zamanla Ak Parti içerisinde olup daha sonra muhalif olanlar tarafından da büyük oranda benimsendi. Sol Kemalist, bir miktar da Türkçü çevrelerde gelişen Ak Parti karşıtı söylem muhafazakar muhalifler tarafından da sorgulamadan kabul edildi. Nedenleri elbette tartışılır ama Ak Pati sosyolojisi nesnel olarak bir türlü kavranamadı.
***
Son dört yılı neredeyse bir seçim kampanyası olarak geçen seçimlerde de daha önce zihinlere kazanmış olan muhalif söylem bütün aktörler tarafından sorgusuz sualsiz kabul edildi. Yani ortada orijinal bir muhalif söylem yoktu.
Zihinsel olarak Ak Parti ve MHP liderleri ile çatışmaya hazır haldeki muhalefet, yeniden iktidar tabanını anlayacak empatiyi göstermekten uzak kaldı. Seçimleri kazanmak için ikna edilebileceği düşünülen yüzde onluk muhafazakar kitleye yine ulaşılamadı. Deva, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’ne rağmen bu kitle ikna edilemedi.
Millet ittifakının muhafazakar yüzü, ikna etmeye çalıştığı muhafazakarlara “kol kırılır yen içinde kalır” düşüncesine alternatif olacak cazip bir çözüm sunamadı. Seçmen de mahallesini her şeye rağmen terk etmedi. Erdoğan belki de ilk kez kendi tabanının geniş kesimleri tarafından bu denli eleştirilmesine rağmen bir seçim kazandı.
***
Erdoğan’ın bu kez gidebileceği düşüncesi Millet İttifakı’nı o kadar cezbetti ki, mağlubiyete neden olan yüzde beşlik Sinan Oğan seçmenini ortaya çıkaran büyük sosyolojik dalgalanma bile fark edilemedi.
Sadece Millet İttifakı’na oy verme potansiyeline sahip muhafazakarlar değil tüm muhafazakarların kendisini iyi hissetmesinin sağlanması gerekiyordu.
Hem hukukta hem de kamu vicdanında meşru yollarla elde edilemeyen delillerin geçerliliği yok. Mafya babalarının, karanlık işadamlarının yaptığı çarpıcı ifşaatlar ve yolsuzluk iddiaları kamu vicdanında ancak 17-25 Aralık sonrası yapılan paralel yapı propagandaları kadar etki etti. Yani hiç etki etmedi, sadece Ak Parti tabanını birleştirdi.
***
Hiç olmazsa 17-25 Aralık tecrübesinden sonra, meşru olarak elde edilmeyen delillerle kamu vicdanında hassasiyet yaratmanın mümkün olmayacağı anlaşılmalıydı.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun aslında hiç de gerek yokken yaptığı sert Rusya çıkışı, muhafazakar seçmenin gözünde, Millet İttifakı’nın Türkiye’nin dış politikada elde ettiği kazanımlardan gözünü kırpmadan vazgeçebileceği duygusu yarattı.
Yapılan hataların telafisi için çok değerli bir haftalık bir süre daha var. Aslında tam da “altta kaldım diye üzülme üste çıktım diye sevinme” durumundan söz edilebilir. Türk seçmeni sürpriz yapmayı seviyor. Hep sevdi.