TOGG’un sahip olduğu avantajlar
Yerli ve milli olan, evrensel olarak da bir değer sunduğu müddetçe anlamlı. Yoksa yerlilik ve millilik kisvesi altında, küçük tatminler ve rant hesaplarından öteye bir anlamı olmaz. Yerlilik ve millik iddiasıyla ortaya sunulan her girişimi, evrensellik sınavına tabi tutmak gerekiyor.
TOGG prototipleri Avrupa ve dünyada ağır rekabetlerin, birleşmelerin, dönüşümlerin ve potansiyel krizlerin yaşandığı bir anda tanıtıldı. Dünya otomobil devleri asgari zararla elektrikli araç üretime geçmenin çarelerini arıyor. Opel’e sahip olan PSA, Fiat Chrysler ile birleşme kararı aldı. Bu birliktelikle Peugeot, Citroen, Maserati, Jeep ve Dodge markaları aynı bünyede toplanmış oluyor.
Birleşme ile toplam 8,7 milyon araç satma kapasitesine ulaşan devler Toyota, Volkswagen ve Renault-Nissan Mitsubishi’den sonra dünyanın dördüncü büyük üreticisi haline geliyor. Bu birleşmeyi zorlayan koşullar ise dünya otomotiv sektöründeki önü kestirilemeyen rekabet ve dijital dönüşümlerin doğurduğu zorlamalar.
***
Çoğu kez bir yapının baştan dijital ve yenilikçi olarak kurulması, bu yapının sonradan dijital yeterliliklerle donatılmasından daha karlı oluyor. Otomobil devlerinin alternatif motorlar, otonom araçlar ve dijital ağ bağlantıları gibi yenilikleri bünyelerine katmaları için milyarlarca dolarlık yatırımlar yapması gerekiyor. Masraflı teknik yeniliklerinin yanında insan gücünün de bu dönüşüme ayak uydurması (ya da uyduramaması) dönüşümü sorunlu bir süreç haline getirebiliyor.
Tam da bu meydan okumalara karşı ve ağır bir rekabet ortamında doğmuş olmasına rağmen TOGG aslında avantajlı bir başlangıç konumuna sahip. Çünkü bütün süreçler yenilikçi teolojilerle başlayacak. TOGG bir proje olarak daha esnek ve çevik hareket edebilecek.
Belki bunları konuşmak için çok erken ama otomobil devlerinin, piyasanın zorlamasıyla yaptığı birleşmeleri de zihinlerimizin bir yerine kaydetmekte fayda var. Spiegel Online sitesinde yer alan bir haber/yoruma göre yılda yaklaşık 11 milyon araç üreten Volkswagen bile e-otomobil ve otonom araçlar konusunda partnerler bulmaya ihtiyaç duyabiliyor. Volkswagen bu yıl itibarıyla elektrikli araçlar ve otonom araçlar konusunda Ford’la iş birliği yapmaya başladı.
***
TOGG’un avantaj hanesine yazılacak bir başka nokta ise AB’nin otomobil üretiminde koyduğu CO2 sınırları. AB pazarında satılacak araçlar (Bu muhtemelen dünyada da üç aşağı beş yukarı geçerli bir kriter olacak) kilometre başına en fazla 95 gram CO2 dışarı bırakabilecek. Daimler ve BMW bile mevcut yapısıyla bu hedefe ulaşmaktan çok uzak. Yine Spiegel Onlien’daki yoruma göz atarsak, Avrupa’daki otomobil üreticileri bugünkü yöntemlerle araç üretmeye devam ederlerse 30 milyar Euro ceza ödeme zorunda kalacaklar. Yani otomobil devlerinin yakın bir gelecekte elektro ya da hibrit araçlar üretmekten başka bir çaresi yok. Doğuştan elektrikli ve sıfır emisyonlu TOGG bu yönüyle de rekabete avantajlı başlıyor.
Yeni yıl Avrupalı otomobil üreticileri için hiç şüphesiz zor bir yol olacak. Hem hızla ürünlerini yeni koşullara uygun hale getirmek hem de radikal yapısal değişiklikleri yapmak zorunda kalacaklar. Yeni açılacak fabrikalar, kapanan fabrikalar ve işten çıkarmaları 2020’de sık sık duyacağız. Bu da TOGG için aslında büyük bir avantaj. Daha kitle üretimine başlamadan gelecek rekabetini belirleyecek yenilikleri gözlemleyip uygulama imkanına sahip olacak.
TOGG resmi olarak 18 ay önce faaliyete geçti. Üretim yapacak fabrikanın temeli 2020 yılında atılacak ve 2022 yılının ortalarında ise ilk üretimine başlayacak. Bu tarihe kadar birçok dünya devinin gerekli alt yapı değişikliklerini tam olarak yapamayacağını hesaba katarsak iddialı ve hızlı bir süreç. Proje her halükârda yenilik, dijital dönüşüm ve dünya rekabeti olgularıyla ciddi bir şekilde karşılaşmamıza neden olacak. Türkiye’nin önündeki meydan okuma da tam olarak bu.