Sınırsız özgürlükler sonsuz manipülasyonlar
İnternet, sınırsız özgürlük kavramıyla nerdeyse eş anlamlı olarak algılanıyor. Dünyanın her bir yerinde yaşayan insanlarla hiçbir engel olmadan iletişimi mümkün kılan Facebook, Twitter ve Instagram gibi platformlar, her türlü bilgiye ulaşmamızı sağlayan Google gibi arama motorları, bu özgürlüğün tartışma getirmez temel araçları olarak görülüyor.
***
Söz konusu platformların, kullanıcıları hakkında her türlü veriyi, nasıl işlediğini kimsenin bilmediği algoritmalarla, ticari ve siyasi amaçlar için kullanması gerçeği yeni yeni fark edilmeye başlandı. Bu platformlara gönüllü yada bilmeden verdiğimiz bilgiler aracılığı ile yapay zeka, her türlü manipülasyon ve yönlendirmeye açık sanal ikizlerimizi oluşturmuş durumda.
***
Yaşadığımız her online temasta (Yani online iletişim kabiliyetine sahip araçların bulunduğu her ortamda) sanal ikizimizin attığı tüm adımlar yapay zeka tarafından adım adım izlenebiliyor. Tüketim alışkanlıklarımız, siyasi düşüncelerimizi, sağlık sorunlarımız, hayallerimiz, zaaflarımız ve beklentilerimizden oluşan sanal karakterimiz, algoritmaların her türlü yönlendirmesine açık.
***
Uluslararası internet devleri hemen hemen hiçbir sınırlamaya tabi olmadan bu verileri değerlendirip kullanıyor. Bu sosyal medya platformları teorik olarak, örneğin Türk halkı hakkında belki Türkiye’deki kurumlardan daha fazla bilgiye sahipler. Bireyler açısından tartışmalı bir özgürlük ama internet devleri açısından gümrük, sınır ve yasa tanımayan tam anlamıyla sınırsız bir özgürlük.
***
İngiltere’de ortaya çıkan Cambridge Analytica skandalı sorunun boyutları hakkında güzel bir örnek teşkil ediyor. Dijital güvenlik adına Türkiye’den fersah fersah ilerde olan ülkelerin bile maruz kaldığı bu dijital manipülasyon, ülkemizin maruz kalabileceği muhtemel tehditler konusunda ürpertici bir fikir veriyor sadece. Uluslararası sosyal medya platformlarının hakkımızdaki verileri hiç bir sınırlamaya tabi olmadan kullanabilmeleri bir sorun. Diğer bir sorun ise Türkiye’nin internet altyapısının maruz kalabileceği saldırılarak karşısında yeterli düzeyde güvenlik tedbiri olmaması.
***
Karar gazetesinin 26 Mart tarihli manşet haberi Türkiye’nin siber güvenlik konusunda ne tür zaafiyetler yaşadığı hakkındaydı. 81 milyon vatandaşın TC. numarasından vergi kaydına, pasaport bilgilerinden ikametgah adresine kadar kayıtlı olduğu
gov.tr uzantılı 94 resmi site güvenlik zaafiyetleri bağlamında Netsparker isimli Türk şirketi tarafından incelendi. E-devlet üzerinden her gün milyonlarca insana hizmet veren 94 resmi sitenin hacker saldırılarına ve sızmalara karşı güvenli olup olmadığı araştırıldı. Ortaya bir felaket çıktı. Bu 94 siteden sadece 18’i güvenli. Özel sektörde yaşananan siber güvenlik zaafiyetlerinin de benzeri düzeyde olduğunu tahmin etmek güç değil.
***
Reel saldırılarla meşgul Türkiye kamuoyu, sanal güvenlik zaafiyetinin boyutlarını algılamakta güçlük çekiyor. Vereceği zararlar göz önüne alındığında aslında 94 resmi internet sitesinin taşıdığı bu güvenlik zaafiyeti, Türkiye için en önemli 94 resmi kurumunun reel güvenlik zaafiyeti taşımasıyla aynı boyutlarda bir tehlike. Dijital dönemin en önemli ham maddesi veriler. Bu zaafiyet gerçi sadece Türkiye’ye ait değil. Ama verilerimiz, tıpkı tarihte, kolonyal ülkelerin az gelişmiş ülkelerin yer altı zenginliklerin yağmaladığı gibi yağmalanıyor.
***
Verilerin sadece korunması değil, verimli bir şekilde kullanılmasına da kafa yormamız gerekiyor. Dijital dönüşüm denilen şeyde işte bunun farkına vararak tedbirler almak anlamına geliyor. Devletin her kurumunu, toplumun her kesimini ilgilendiren bir dönüşümün eşiğindeyiz. Maalesef dijital dönüşüm hala gündemimizi yeteri kadar meşgul etmiyor.