Salya altında kalan Marmara
Türkiye 17 Ağustos depremini yaşadığı esnada kısa ömürlü koalisyonlar, ekonomik çöküntü, nefes aldırmayan askeri vesayet altında çok zor bir dönemden geçiyordu. Dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun ‘’Enkaz altında kalan Türkiye’nin siyasi ve idari sistemidir‘‘ sözü belki dönüşümü tetikleyecek bir etki yaratmadı ama mevcut sisteminin iflas beyanı olarak tarihteki yerini aldı.
Türkiye ne bu depremden dersler çıkarabildi ne de daha sonra yaşanacak depremlerden. Çözümü sadece hükümetin değil tüm toplumun çabasına bağlı sorunlarda maalesef mesafe kat edemiyoruz. Çünkü sorunun ortaya çıkışında hepimizin suçu, devam ediyor oluşunda da bir şekilde hepimizin menfaati var. Birkaç hamasi söylemden sonra günlük hayatımıza hızla dönerek, sorunları görmezden gelmeyi yeğliyoruz.
Marmara Denizi haflardır bir çevre felaketi ile karşı karşıya. Hükümet konuyu uzun süre görmezden geldi. Her konuda olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları beklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmada Çevre Bakanlığı’na müsilajla mücadele konusunda görev verdiğini söyledi. Haftalardır süren belirsizlikten sonra bu güzel bir adım.
***
Müsilajın ortaya çıkması ve bu denli yaygınlaşmasının nedenleri konusunda uzmanlar nerdeyse hemfikir. Yaklaşık 25 milyonun yaşadığı Marmara havzasındaki sanayi ve ev atıkları ya hiç arıtılmadan ya da yetersiz arıtılarak denize dökülüyor. Denize akan bu devasa pislikle Marmara’nın mücadele etme şansı yok.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici’nin açıklamalarına göre Marmara Denizi’ne günlük yaklaşık 3 milyon metreküp atık su dökülüyor. Son 30 yıllık ortalama ise 2.1 milyon metreküp. Dr. Kesici de dahil olmaz üzere tüm uzmanların ittifak ettiği bir başka kirlilik nedeni ise yerel idarelerin ya da sanayi tesislerinin kullandığı Derin Deniz Deşarjı yöntemi. Bu yöntemle atıklar borular aracılığı ile sahilden metrelerce uzağa akıtılıp doğal arıtmayla sorunun çözüleceği umuluyor. Yıllardır bu sistem hiçbir işe yaramadığı halde kullanılıyor ve deniz gittikçe kirleniyor.
Yine uzmanlar Marmara Denizi’nin 1990 tarihinden itibaren temizlenmeye başlaması gerektiği ve bunun ihmal edildiği konusunda hem fikir . Yani konu siyasi bir tartışma malzemesine dönüşürse ki, öyle görünüyor, bolca polemik malzemesi barındırıyor. Siyasi duruşunuza göre istediğiniz siyasi partiyi ya da görüşü suçlama imkanı var. Sadece somut teknik adımlar ve toplumsal farkındalıkla çözülebilecek bu sorunun başına gelebilecek en büyük bela sorunun siyasallaştırılması.
***
Bütün Marmara Denizi’ni hatta Ege ve Karadeniz’i tehdit eden bu belayla yerel imkanlarla mücadele etme imkanı yok. Ulusal bir stratejinin oluşturulması, toplumsal bir bilicini oluşması gerekiyor. Sorunun yaşandığı havzadaki belediyelere de mensup olduğu partiye bakılmaksızın destek verilmesi elzem. Sanayi atıkları konusunda da muhtemelen yeni yasa ve yaptırımlar gerekecek.
Ama muhtemelen, hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuya müdahil olmasıyla, içinde bolca müsilaj, salya, iktidar, CHP vs. gibi unsurların olduğu, tarafların hatayı birbirine yıktığı bol ajitasyon, çarpıtma ve polemiğin yaşanacağı bir ‘’çevre gündemi’’ bizi bekliyor.
Müsilaj felaketinin en büyük nedeni bölgedeki sanayicilerin kar hırsı ve idarecilerin ihmali. Kanal İstanbul’un kamuoyunun tüm itirazlara rağmen inşasına başlanacağı bu günlerde müsilaj felaketinden belki ders alınır. Tabiata aşırı müdahale geri dönüşü olmayacak hasarlar doğuracak. Umulur ki Marmara’nın üstünü kaplayan salya, kanal neşterini vurmadan sağduyulu bir hesaplaşmaya vesile olur.