Sadece somut çözümleri konuşsak
Koronavirüs salgını ile ortaya çıkan gelişmeleri eleştirel olarak izlemek, yapıcı öneriler getirmek elbette gerekli.
Ancak krizden siyasi bir fayda elde etmeyi düşünmek krizden ekonomik çıkar elde etme isteyen muhterislerle ayni ahlaki düzeyde bir eylem olur. Türkiye çözülememiş bütün alt yapı ve zihniyet sorunları ile bu krize girdi ve kriz esnasında bir aydınlanma yaşayıp tüm hatalarından sıyrılmasını beklemek gerçekçi değil.
Elde kalan tek alternatif, yapıcı çözümler üretip krizi en az hasarla atlatmaya katkı sağlamak. Epideminin boyutlarının hangi boyutlara varacağını kimse bilmiyor. Fakat salgının neden olacağı sağlık felaketi kadar ekonomik sorunlar yaratacağı da kesin. Koronavirüsü nedeniyle bir şekilde mağdur olan herkese, felaket gecene kadar maaş ödenmesi elbette güzel bir çözüm. Ama Türkiye’nin böyle bir çözümü uygulayacak ekonomik gücü yok. Böyle bir imkan varmış gibi yakınmanın da anlamı yok. Aslında hiçbir Avrupa ülkesinin böyle bir ekonomik gücü yok. AB ülkelerinin açıkladığı 300 milyar, 200 milyar, 100 milyar dolarlık yardım paketleri de Türkiye kamuoyunda yanlış anlaşılıyor. Bu rakamlar krizin her tarafa yayılması, ekonomik hayatı tam olarak felç etmesi durumunda yani en kötü durumda ilgili ülkelerin kullanmayı vadettiği teorik rakamlar. Yani hiçbir Avrupa ülkesi kamyon damperleri ile yollara para dökmüyor. Bu yardımlar ihtiyaç olduğu müddetçe kademe kademe yapılacak.
***
İşin ekonomik boyutları hakkında hiçbir işe yaramayan ve gerçeklerle bağlantısı olmayan kıyaslar yapmak yerine mevcut imkanlarımızla neler yapabiliriz sorusunu dürüstçe cevaplamamız lazım. Türkiye’nin mevcut ekonomik imkanları belki kapsayıcı bir destek modeli için yeterli değil ancak toplumda var olan dayanışma kültürü, özellikle binlerce yıldır toplumsal birliğimiz adına kurumsal bir işlev gören zekat ve sadaka kurumu bu noktada işe yarayabilir. Yani resmi çözümün yeterli olmadığı yerde İslami bir dayanışma bir çözüm olabilir.
Bu konuyu dile getirenler mutlaka olmuştur Ben de bu fikirle avukat Ali Aktaş’ın @aliaktas7 Twitter’daki paylaşımı sayesinde karşılaştım. Koronavirüs salgını nedeniyle oraya çıkan ekonomik hasarı gidermek için zekat ve sadaka kurumuna başvurmak göz ardı edilemeyecek bir opsiyon.
***
Türkiye Diyanet Vakfı’nın açıklamasına göre Türkiye’nin Zekat potansiyeli 55 milyar dolar. Gerçi bu ütopik bir rakam. Ancak Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte sadaka ve fitreler de hesaba katılırsa, koronavirüsünden ekonomik mağduriyet yaşayacak milyonlarca insan için büyük bir kaynak ortaya çıkabilir. Türkiye dünyada oransal olarak en çok yardım eden ülke. Bu yıl bu konumumuzdan feragat ederek, dikkatlerimizi Türkiye’nin dışına değil de içine yöneltebiliriz. Bu yardım, siyasi bağnazlığa düşmeden toplumun tüm kesimleri tarafından kabul görmüş kişilerin refakatinde organize edilirse, kabul göreceği ortadadır.
Sonuçlarını kimsenin ön göremediği bir salgınla karşı karşıyayız. Felaketten kurtulmanın sadece bir yolu var: Polemikleri bir kenara bırakıp somut çözüm önerilerine konsantre olmak.