Öfkenin sınırlarını belirleyebilmek
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki saldırıyı yorumlamakla, saldırganın arzuladığı propaganda etkisi arasındaki farkı iyi belirlemek gerekiyor. Terör saldırılarının ana hedefi infial uyandırarak, savunulan hastalıklı düşünce biçimine dikkat çekmek hatta cebren bu düşünce vasatının kamuoyunun geniş kesimlerince kabul edilmesini sağlamaktır. Facianın yarattığı infial çoğu kez teröristlerin kamuoyunda arzuladığı sonuçları elde etmesine katkı sağlayabiliyor.
Sonuçları ne olursa olsun hayatının bir döneminde bir kez de olsa ilginin merkezinde olmak gibi bir saplantı, narsist kişilik bozukluğu ile birleşince ortaya bir seri katil çıkabiliyor. Çarpık ideolojilerin beslediği bu hasta ruhlu kişiler hiçbir sınır tanımayan ölüm makinelerine dönüşebiliyor. Bunun sahip olunan ideolojiden bağımsız tarihte de birçok örneği var.
İnsan aklının almayacağı vahşetle cuma namazı ibadeti gibi insanların kendisini haftanın en huzurlu ve güvende hissettiği gününde yaşanan bu acının tarifi yok. Çocukluğumuzdan beri her cuma günü yaptığımız bir ibadet ve buluşmanın, cani bir teröristin hedefi olmasını havsalamız almıyor. Kurbanların masumiyetini iliklerimize kadar hissediyoruz ve kızgınız.
***
Haklı öfkemiz, bizi teröristlerin arzuladığı düşünce biçimine yöneltmemeli. Facebook, Yeni Zelanda’daki saldırıdan sonra 1.5 milyon kişinin izlediği videoyu sildiğini açıkladı. Bu rakam vahşeti herkesin görmesi gibi masum bir gerekçe ile yayınlayan insanların farkında olmadan terörist caninin propagandasını yaptığını gösteren bir gerçek. Tabii Twitter ve Instagram gibi diğer platformlar ile rating yarışında geride kalmak istemeyen haber sitelerini de hesaba katmak gerekiyor.
Bilgilendirmek, öfkesini dile getirmek gibi masum gerekçeler, sosyal medyada ilgi çekmek gibi bencil yaklaşımlarla birleşince terörün kamuoyunda yaratmaya çalıştığı infial kat kat artıyor. Sorumsuz yayınların ektiği nefret tohumları da cabası. Milyonlarca paylaşımcı ve kullanıcı farkında olmadan psikopat bir caninin hedeflediği kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamış oluyor. Kızgınlığımızı ifade ederken oluşan kamuoyu, başka psikopatlar için de bir esinti kaynağı haline geliyor.
Uzmanlar özellike ABD’de sıkça yapılan bu tür saldırılarda en önemli esinti ve motivasyon kaynağının medya olduğunu söylüyor. Psikopat saldırganları, medyada bu saldırılara gösterilen ilgi cezbediyor. Bir kez de olsa ülkenin, dünyanın gündemine gelmek, caniler için bir yaşam gayesi haline gelebiliyor. Kamuoyunun olağanüstü ilgisi, kaybedecek hiç bir şeyi olmadığını düşünen ve sahip olduğu hastalıklı ideolojik görüşün bir ‘kahramanı’ olmak isteyen sayısız psikopat için bir esinti kaynağı oluyor.
Elbette bu saldırılar olmamış gibi davranmak bir çözüm değil. Ancak sunuluş biçimi hakkında biraz kafa yormak gerekiyor. Fakat böylesi bir vahşeti göreceli hale getirmek isteyen ırkçılara karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda güzel örnekler de var. Christchurch kentindeki saldırıda sorumluları göçmenler olarak gösteren Avustralyalı politikacı Fraser Anning’in kafasında yumurta kıran 17 yaşındaki genç gibi. Bu videoyu milyonlarca kişinin paylaşmasında hiçbir sakınca yok.