Manipüle etmediğin istatistiğe güvenme!
İnsanlığın bu zamana kadar tecrübe etmediği boyutlardaki pandemi zihinlerimizi karıştırıyor. Çözümü bulunamadığı için korunma şimdilik başvurabildiğimiz yegâne yöntem. Koronanın yarattığı ekonomik sorunlar bir yana, sebebiyet verdiği psikoloji gerilim de yeni tecrübe ettiğimiz bir ruh hali. Alışkanlıklarımızdan aylardır feragat etmek zorunda kaldık ve duyduğumuz tek şey artık normalin geri dönmeyeceği olsa olsa yeni bir normalin söz konusu olabileceği. Bunun da maiyeti nesnel verilere değil, soyut gelecek fantezilerine dayanıyor.
Bu koşullar altında pandemiyi anlamaya, pandemiyle birlikte yaşamaya çalışıyoruz. Dünyada da durum farklı değil. Konuyu siyasi bir polemik konusu haline getirenler ki, bu hem iktidar hem de muhalefet çevresinde yaygın, bir yana, sorunu çözebilmiş bir ülke henüz yok. Almancada “Kendin manipüle etmediğin hiç bir istatistiğe güvenme‘’ şeklinde bir söz var. Korona hakkında Türkiye ile dünyayı kıyaslayan istatistiklerdeki keyfilik, durumumuz hakkında gerçekçi bir resim vermekten çok uzakta.
Dünyanın geri kalan tarafı da bizim gibi sosyal mesafe ve maske merkezli bir korunma öngörüyor. Rakamlar olağanüstü arttı ama gizleniyor, sağlık çalışanları istifa ediyor türü polemikler , içinde bulunduğumuz ruh hali itibarıyla kolay tüketiliyor ama gerçeklikle bağlantıları, bir iddiadan öteye geçemiyor. Kendi zihinsel sağlımızı koruma adına, gerçekliği onaylanmamış hiçbir veriyi ciddiye almamamız gerekiyor.
* * *
Aşamadığımız, tanımlayamadığımız sorunlar olduğu zaman ya hayallere ve hamasete ya da kızgınlık ve küskünlüğe yöneliyoruz. Bunu da çoğu kez bir çözüm olmadığını bildiğimiz halde yapıyoruz. Pandeminin haleti ruhiyemizi getirdiği nokta, kabullenmesi kolay olmayan nesnel sonuçlar yerine, yaşadığımız duygusal ve zihinsel kırılmayı telafi edecek bilgilere yönelmek.
Kızgınlık ve ümitsizlikten kaynaklanan siyasi fayda soslu yanlış bilgiler yer yer sosyal medyada ilgi görüyor. Kendisine reel olarak bir türlü rastlanmayan ama korona hakkında sürekli dehşet verici bilgiler veren, “bir arkadaşımızın korona ile mücadelede çok saygın bir hastanede çalışan doktor/hemşire yakınının‘’ açıklamaları fısıltı gazetesinde hızla yayıldıktan sonra unutulup gidiyor. Kamuoyunu genelde gece yarılarında sosyal medya üzerinden bilgilendiren bu meçhul sağlık çalışanının verdiği bilgiler gerçek olsaydı, Türkiye nüfusu altı ay içinde birkaç kez koronadan yok olurdu.
Komplo teorilerinin en çok üretildiği ülkelerden birisi olan Türkiye’de konuyla ilgili zırvaların kitlesel kabul görmemesi takdire şayan. Milyonlarca sağlık çalışanının, binlerce bilimsel araştırmaya dayanarak yaptığı korona uyarıları, bilimsel ciddiyetten uzak bir kaç doktorun komplo teorileri ile dünyanın bir çok ülkesinde kabul görebiliyor.
* * *
Aydınlanmanın ve rasyonelliğin simge ülkesi kabul edilen Almanya’da korona virüsün varlığına inanmayan ciddi bir kitle var. Ve bunlar işi protesto gösterilerine kadar götürdü. Kapalı mekanlarda uygulanan maske mecburiyeti ciddi itirazlarla karşılaşıyor. Korona komploları yüzbinler hatta milyonlarca insanın bilinçli olarak tedbirlere rağbet etmemesine ve virüsün yayılmasına zemin hazırlıyor.
Türkiye’de ihmalkar ve sorumsuz davranan bir kesim var ama işi, sorunu inkar edecek bir cinnet boyutuna getirmedik. Ayrıca eleştirilerin aksine, konforumuzdan feragat etsek de ezici bir çoğunluk kurallara uyuyor. Her halükârda büyük şehirlerde durum bu. Tüm eksik ve hataları ile kuralları koyan bir irade ve bunu kabullenen bir halk var. Türkiye’nin ekonomik, teknik altyapısı bir yana, bu gerçek bizi korona ile mücadelede avantajlı konuma sokuyor.
Kuvvetle muhtemeldir ki virüse bir çare bulunması 2021 yılına sarkacak. Çare gelene kadar, tüm eksikleri ile hem devlet hem de ulus olarak başarılı şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi, aman vermeksizin sürdürmemiz gerekiyor. Yaptığımız tecrübeler, sergilediğimiz efor ve yaptığımız hataların tümü pandemiyi idare edebildiğimizi gösteriyor. Sadece sağduyuyu elden bırakmamız gerek.