‘’Her şeyi değiştirmeyeceğiz daha iyisini yapacağız’’
Siyasi atmosferde dönüşüm rüzgarları esiyor mu sorusu matematiksel bir netlikle çözülmüş değil. Yapılan kamuoyu yoklamaları yer yer iktidarın çoğunluğu sağlayamadığına dair sonuçlar çıkartıyor ancak iktidarın seçmen üstünlüğünü kaybettiğine yönelik genel bir hissiyat henüz yok.
Bunun en büyük nedeni ise Erdoğan sonrası kim olur/nasıl olur sorularına henüz tatmin edici bir cevap bulunamaması. Muhalefetin tahmin ettiği ya da arzuladığı gibi Erdoğan ne olursa olsun gitsin düşüncesi çoğunluğu ikna eden bir argüman değil.
Muhalefetin öncelikle iktidara oy veren seçmeninin endişelerini gidermesi gerekiyor. Ak Parti iktidarı yeni bir orta sınıf ortaya çıkardı ve bu orta sınıfın dünyanın her yerinde olduğu gibi öncelikli talebi, sırasıyla ekonomik ve siyasi istikrardır. Bu orta sınıfın ortaya çıkması muhalefet her ne kadar itiraf etmeye yanaşmasa da siyasi bir başarıdır.
Yani muhalefet hem açık olmasa da bu siyasi başarıyı takdir edecek, hem de bu sınıfa Ak Parti sayesinde sahip oldukları refahı kaybetmeyeceklerinin garantisini verecek. Bu zannedildiği gibi kolay bir şey değil.
***
Ali Bayramoğlu’nun dün Karar’da yayımlanan ‘’Yeni krizlere doğru mu koşuyoruz?” başlıklı yazısı Erdoğan’ın yeniden başkan olarak seçildiği ancak meclis çoğunluğunun muhalefette olduğu, ya da seçilemediği senaryoları üzerinden yeni hükümetin yaşayacağı sorunlar hakkında önemli tespit ve uyarılarla dolu.
Bu belirsizlik istikrar arayan çoğunluk için belirleyici olacak. Sosyal medya üzerinden elde edilen kanaat önderliği ve siyasi özgüvene fazla güvenmemek gerekiyor.
Muhalefetin seçmene Erdoğan gitsin de ne olursa olsun motivasyonunun ötesinde gelecek senaryoları sunması gerekir. Bunların başında başkanlık sistemi ve parlamenter sistem hakkındaki değişim projelerinin, siyasi kaosa neden olmadan nasıl halledileceğini dair somut çözüm önerileri geliyor.
***
Hiçbir orta sınıf mensubu, kendi geleceğini muhaliflerin ideolojik motivasyonlarına kurban etmez. Gelecek garantisi ve istikrar ister. Bu düşünce belki muhalifler tarafından statükonun korunması olarak küçümsenebilir. Ancak dönüşüm sadece orta sınıfın ikna edilmesiyle mümkün olur, dünyanın gelişmiş demokrasilerinde de durum aynıdır.
Türkiye’de Erdoğan döneminde orta sınıfın sayısı kat kat artış gösterdi ve alt sınıfın orta sınıfa dahil olma imkanı ulaşılabilir bir hedef haline geldi. Bu durumu yandaşların ranttan yararlanması diye önemsizleştirmek büyük hata olur. Siyasi polemikler ve ideolojik yaklaşımlar dolayısıyla bu toplumsal dinamizmi hakkıyla tespit edemiyoruz. Sol cenahın ideolojik yaklaşımı anlaşılabilir ama, muhafazakar muhaliflerin bu dinamizmi tespit ve takdir etmekte zorlanması anlaşılması güç bir şey.
Hataları, eksikleri, yanlışları bir yana Ak Parti döneminde çoğunluğu muhafazakar olan toplumun alt kesimlerinin elde ettiği kazanımlar yine muhafazakar muhalefet tarafından yeteri kadar hesaba katılmıyor. Millet aç esnaf kan ağlıyor şeklindeki muhalif söylem geniş kitleleri etkilemiyor bilakis bir rövanş düşüncesini tetikleyebileceği için tedirgin ediyor.
***
Siyasi gelecek için ikna edilmesi gereken seçmenlerin ezici çoğunluğu Ak Parti’ye oy veren muhafazakar seçmenler. Bu seçmenlerin de AK Parti döneminde sahip oldukları ekonomik refah ve siyasi kazanımlar için müteşekkir olması ve bunları muhafaza etmek istemesi hem meşru hem de rasyonel bir tavırdır.
Almanya’da 16 yıllık Kohl iktidarından sonra 1998 yılında yapılan seçimlerde siyasi bir değişimin olacağı çok rahat hissediliyordu. Ancak en güçlü aday SPD ve bu partinin adayı Gerhard Schröder hakkında endişeler vardı. 16 yıllık güçlü bir Kohl iktidarından sonra kamuoyu yeni bir adaya güvenmekte güçlük çekiyordu. SPD bu güvensizlik halini biraz da seçimlerde kullandığı ve iktidarı döneminde de uyguladığı bir sloganla aşmıştı : “Her şeyi değiştirmeyeceğiz, daha iyisini yapacağız”