Gelecek on yıl
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür sözü bir insanlık zafiyetini anlatıyor. Bu sadece bizim kültürümüze ait bir zafiyet değil. Dünyanın birçok ulusunun bu sözün muadili sözleri var. Ancak bizim sergilediğimiz unutma eylemi, tarihin tabii seyri içinde meydana gelen rutin bir unutma değil. Bizimkisi çözümü mümkün olmadığını düşündüğümüz ve sayıları bir hayli fazla olan sorunları bastırıp bilinçli hatırlamama. Türkiye’nin sadece 2019 yılında yaşadığı olaylar nitelik olarak normal bir ülkenin belki on yıl içinde sahip olduğu gündeme eşdeğer.
Suriye, Libya konusundaki gelişmelerden, Kanal İstanbul ve yerli otomobile, skandal boyutundaki hukuki zafiyetlerden yokmuş gibi davrandığımız ciddi ekonomik sorunlara, siyasi bir dönüşümün kaçınılmaz olduğunu haykıran ancak kulakları tıkayarak görmezden gelinen yerel seçim sonuçlarına kadar sayılamayacak ciddi konularla karşı karşıya kaldık.
Bu ciddi sorunları, vasatını sosyal medyanın belirlediği aksiyoner, abartılı, bir boyutlu, gürültülü, nesnellik dışı bir üslupla anlamlandırmaya çalıştık. Daha doğrusu geçiştirmeye çalıştık. Çünkü hem bu sorunların ilkeli ve profesyonel tartışılması ile ciddi menfaat sorunları yaşayacak bir kanaat önderleri kitlesine sahibiz, hem de bu karmaşada yaşamaya alışmış hatta bu düşünsel kaosu arzulayan bir kamuoyumuz var.
* * *
Sadece yeni bir yıla değil yeni bir on yıla girdik. Geçtiğimiz bir yılın değil on yılın muhasebesini yapmak daha mantıklı olacak. Türkiye yüz yıl önce yaşadığı 20’li yılları tıpkı içinde bulunduğumuz on yıl gibi büyük yenilikler, dönüşümler ve kırılmalarla geçirdi. Yaşadığımız modern Türkiye 1920’lerin mirası. Beceremediğimiz toplumsal uzlaşma da.
Dünya için de büyük dönüşümlere neden olmuş bir on yılı geride kaldı. Belki de yaşadığımız sorunların en azından bir kısmını dünyadaki bu dönüşümlerle kavramaya çalışmak daha doğru. Çünkü bu sorunlar küresel dalgalanmaların tabii sonuçları. Sadece bir örnek olması açısından Suriye ile ilgili yaşanan sorunların ABD, Rusya ve AB faktörünü hesaba katmadan ne kadar sağlıklı değerlendirebiliriz.
Hem Türkiye’de hem dünyada önceden kimsenin tahayyül bile etmesi mümkün olmayan büyük dönüşümler yaşandı. Gelecek on yılda da benzeri dönüşümler bizi bekliyor. Konu birçok teoriyi, felaket teorisini barındırmaya çok müsait. Dönüşümü zorlayan ve sürekli değişen siyasi, sosyal, kültürel, coğrafi, ekonomik, tarihi vs. birçok etken var. Ortak bir bileşen bulmak hemen hemen mümkün değil.
* * *
Ancak son on yılda, daha önce var olmayan bir paradigma hakim oldu. Belki gelecek on yılı anlamlandırırken bu yeni paradigmayı daha yoğun hesaba katmak gerekiyor. Etkilerini ve hızını öngöremediğimiz dijital dönüşüm. Dijital gelişmeler dönüşümü zorlayan ya da zorladığı tahmin edilen faktörleri ya etkiliyor ya da belirliyor. Çok daha yoğun hatta kapsayıcı ve bütünleyici bir dijital tazyikle karşı karşıyayız ve dijitalleşme bu zamana kadar doğruluğundan şüphe duymadığımız gerçeklerimizi temelden zorluyor.