Dramatik ayrıntı avcılığı
Türkiye yine bir deprem felaketiyle karşı karşıya. Yine bir felaket sonrasında kamuoyunun nasıl davranmaması gerektiğine dair trajik bir örnek yaşıyoruz. Ülkemiz deprem fay hatları üzerinde. Bu tür facialar maalesef her zaman oluyor. Ama her seferinde kamuoyunda, ilk kez ve böyle bir olayla karşılaşıyoruz gibi özensiz, dikkatsiz, mağdurları rencide edici sorumsuz bir üslup hakim oluyor.
Kamuoyunun dikkatlere bir noktaya çevrilince, tüm aktörler de resimde yer almak için ister istemez birbirleriyle yarışıyor. Bir sorunun çözümüne katkı sağlama önceliği, yerini ne pahasına olursa olsun ilgi yoğunluğundan pay alma dürtüsüne bırakıyor. Konunun birinci derecenden muhatabı olmayan kişilerin (elbette taziyeleri kastetmiyorum) dikkat çekebilmek için atmosferin daha da bulanıklaşacağını hesaba katmadan sorumsuz açıklamaları birbirini takip ediyor.
Medya daha ilginç, daha dramatik, daha çarpıcı ayrıntılar bulmak için birbiriyle yarışıyor. Her elde edilen ayrıntı önemine ve kamuoyunda yaratacağı etkiye bakılmaksızın okuyucu/izleyicilerle paylaşılıyor. Elbette bu haberleri yapan kişilerin iyi niyetinden şüphe edemeyiz. Ama olay maalesef “coşkulu bir şekilde daha fazla dramatik ayrıntı avcılığına“ dönüşüyor.
* * *
Mağdurlarla dayanışma, alınması gereken acil tedbirler ve bu tür facialarda gerekli olan sükûnet yerini, alakalı alakasız ayrıntılar ve açıklamalarla büyüttüğümüz bir dehşet resmine bırakıyor. Daha önceki depremlerde ortaya atılan ciddi gayri ciddi ne kadar tez, kerameti kendinden makul ne kadar bilim insanı varsa yine medyada boy göstermeye başlıyor. İnsanları tedirgin etmenin ötesinde hiçbir katkısı olmayan sözde bilimsel tezler, kamuoyunun üzerine boca ediliyor. Bu karmaşada sesini hiç duyuramayanlar ise konunun gerçek uzmanları ve sükûnet tavsiye edenler.
Her toplumsal faciada nerden türedikleri belli olmayan sosyal medya karakterleri de ya mağduriyeti hiçe sayan, ya da felaketten siyasi rant elde etmeyi hedefleyen paylaşımları ile dramatik gündemden kendilerine düşen “payı“ almaya çalışıyor. Bilerek veya bilmeyerek bu etkileşimi giren herkes, ortaya çıkan kakafoniye istemeden destek veriyor.
Kamuoyunu bilgilendirecek sağlıklı bilgilerini yerini, tedirgin edecek, rating getirecek, ne kadar çarpıcı ve ürpertici olursa o kadar iyi sayılan yaygaralar alıyor. Kendi mecralarında ilgi toplayabilmek için her türlü abartı ve duygusallığı sonuna kadar kullanan medya, farkında olmadan soytarıların ve profesyonel ilgi avcılarının mecrası haline geliyor.
* * *
Aynı şeyleri daha birkaç ay önce 26 Eylül 2019’da yaşadık. Gerçi bu depremde kalp krizi neticesi hayatını kaybeden bir kişi dışında can kaybı olmamıştı. Birkaç gün süren medya teyakkuzunda da aynı sorumsuz üslubu, depremden siyasi, maddi ve medyatik fayda sağlama sapmalarını yoğun yaşamıştık.
Kuvvetle muhtemeldir ki, bu deprem de üzerinden birkaç gün geçtikten sonra unutulacak, deprem hakkında kalıcı alt yapı tedbirleri, acil önlem önerileri olan birkaç makul kişilik de, şimdi yaşandığının tam tersine kamuoyunda ağır bir ilgisizlik cezasına çarptırılarak susturulacak.
Tüm yaşanan bu gündem kaosuna rağmen, devletin hızlı ve etkin bir şekilde ilk müdahaleleri yapması, yaralara sarmaya çalışması, yetkililerin acil bir şekilde olay yerine gitmesi ve krizi yönetmesi göz ardı edilmemesi gereken olumlu adımlar. Toplumda yaşanan dayanışma duygusu da altı çizilmesi gereken önemli bir haslet.
Elazığ ve Malatya’da hayatını kaybeden insanlara Allah’dan rahmet, yaralılar şifa, mağdurların yakınlarına da sabır diliyorum.