Çin’in ikinci pandemi açmazı
Çin gibi, bütün vatandaşlarının aldığı nefesi bile takip eden bir ülkenin gücü, insanların özgürlük alanlarını sonsuz kısıtlamaya yetmedi. Korona virüsüne yakalananları bir merkezde karantina altına almak , kentlere giriş çıkışları yasaklamak gibi ağır tedbirler, Kasım ayı sonunda ülkenin her tarafında başlayan protestolar nedeniyle yumuşatılmak hatta kaldırılmak zorunda kalındı.
Dünyanın en güçlü adamı olarak anılan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in sıfır korona politikası, söylediklerini koşulsuz yaptığını düşündüğü halkının protestoları nedeniyle rafa kaldırıldı. Korona sonrası Çin’in dünya üzerinde ekonomik ve siyasi bir güç dalgası oluşturacağı beklenirken, şimdi yeniden Korona ile mücadele ediyor.
Çin’de ne kadar korona vakası olduğu hakkında kesin bilgiler yok. Resmi rakamların gerçekleri yansıtmadığı düşünülüyor. ABD’deki Hopkins Üniversitesi’nin verilerine göre geçtiğimiz dört hafta içinde 636 bin kişiye virüs bulaştığı bildirildi. Ancak gerçek rakamların bunun çok ötesinde olduğu tahmin ediliyor. Uzmanların tahminine göre sıfır korona politikasının kaldırılmasından sonra her gün 2,5 milyon yeni vaka var günde 16 bin kişi virüs nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakamlar gerçi tahminlere dayanan analizler ancak Çin nüfusunun bu zamana kadar uygulanan radikal tedbirler nedeniyle bağışıklık kazanmamış olması virüsün hızla yayılması için uygun bir zemin sunuyor. Ayrıca Çin’de virüse karşı aşılanma oranı da çok düşük.
***
Çin’de ağır koruyucu tedbirlerin kalkmasından sonra yurt dışına uçuşlarda artık serbest. Ancak ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, Japonya, Hindistan ve Tayvan gibi ülkeler Çin’den gelen ülkelerden test istiyor. Ayrıcı bu ülkelerin birçoğu gelen uçaklarda zaman zaman test uygulayacaklarını beyan etti. Yani Çin dünyada bir müddet daha korona nedeniyle sorunlu ülke muamelesi görecek.
Bütün bu gelişmelerin Çin’in ekonomik büyümesine nasıl etki edeceği dünya kamuoyunun en çok merak ettiği soru. 2021 yılında yüzde 8,1 oranında büyüyen Çin ekonomisi Dünya Bankası tahminlerine göre 2022 yılında sadece yüzde 2.7 oranında büyüdü. Dünya Bankası daha önce yüzde 8.1 olarak açıkladığı 2023 büyüme tahminini de yüzde 4.3’e indirdi.
Büyüme rakamlarının bu denli düşmesindeki en büyük etken Çin’deki emlak pazarının yaşadığı kriz. Bu pazarın değeri 50 trilyon euro olarak tahmin ediliyor. 2009’dan beri hızla büyüyen pazar ülke büyümesine yüzde 30’lara kadar katkı sağlıyor. Ancak bu süreç artık sonlandı. Hızla büyüyen pazar ve artan fiyatlar doyum noktasına ulaştı. Korona tedbirleri nedeniyle insanların alım gücü ve motivasyonu azaldı.
***
Çin’de korona tedbirlerinin kalkması ve seyahat özgürlüğü ile birlikte kısa vadeli bir tüketim canlanması bekleniyor anca orta vadede, değerlerinin çok üzerinde satılan gayrimenkullerden doğan borçların vatandaşlar tarafından ödenemeyeceği ve iflasların yaşanacağı bekleniyor.
Çin’i bekleyen bir başka tehlike ise çalışan nüfus oranının 2015/16 yıllarında en yüksek düzeye ulaşmış olması. Tek çocuk politikası nedeniyle Çin, çalışan insan nüfusunu artık hızla kaybetmeye başlıyor. Yaşlı ve çalışmayan nüfus daha az talep ve üretim dolayısıyla da büyüme rakamlarının düşmesi anlamına geliyor.
Çin’in korona sonrası artan tüketim nedeniyle enerji talebi de artacak. Bunun özelikle Avrupa’da enerji fiyatlarına yol açması tahmin ediliyor. Fakat bu durum Çin ekonomisi için bir avantaj sağlamıyor. Avrupa’da tüketici fiyatlarının artması Çin’den daha az mal ithal edilmesi anlamına geliyor.
Dünya pandemi sonrası normalleşmeye giderken, Çin uyguladığı radikal korona tedbirleri nedeniyle ikinci bir pandemi dalgası yaşıyor. Mevcut yapısal sorunlar da eklenince ikinci pandemi Çin için ciddi bir meydan okuma haline dönüşüyor.