Çin dibimize kadar geldi
Çin’in Suudi Arabistan-İran arasındaki barış görüşmelerinde arabuluculuk rolü üstlenip iki ülke arasında barışı tesis ettikten sonra, Rusya’ya rağmen ya da Rusya ile birlikte Suriye’nin hamiliğini üstlenmesi, Ortadoğu siyasetinde yeni bir güç merkezinin doğduğunun resmi beyanı anlamı taşır.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad‘ın anlaşmayı yapmak için Çin Hava Yollarına ait bir uçakla bu ülkeye gitmesi, Çin-Suriye ilişiklerinde Suriye‘nin bağımlılık düzeyi ve hiyerarşik konumu hakkında da fikir veriyor.
***
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Beşar Esad arasındaki görüşmede Cinping’in “Çin, Suriye’yi yabancı müdahalelere karşı çıkma, tek taraflılığı ve zorbalığı reddetme ve ulusal bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü koruma konularında desteklemektedir.” ifadesinin muhatabı İran, Suudi Arabistan, ABD ya da Rusya değil.
Bu açıklamanın muhatabı net bir biçimde Türkiye. Türkiye için güvenlik ve jeopolitik gelecek açısından hayati önem taşıyan güney sınırı, stratejik hamleleri öngörülemeyecek yeni bir süper gücün direkt etki alanına girmiş bulunuyor.
Attığı her adım, yaptığı her açıklama Batı tarafından izlenen ve ekonomik ambargo tehdidi altında olan Çin’in, Türkiye’nin güneyine yaptığı bu stratejik hamleyi, Batı’ya rağmen gerçekleştirmiş olması mümkün gözükmüyor. En azından Batı’nın zımni bir onayı söz konusu. Suriye’nin bu zamana kadar hamiliğini üstlenen Rusya’nın da Çin’in bu yeni hamlesine onay vermiş olması hatta bu hamleyi arzulamış olma ihtimali bir hayli yüksek.
***
Batı için Suriye’deki Kürt bölgesinin güvenliği hayati önem arz ediyor. Beşar Esad ne kadar resmi olarak özerk Kürt bölgesinin varlığına karşı olduğunu beyan etse de, buna karşı koyabilecek bir güce sahip değil ve önceliği kendi iktidarını garanti altına almak. Bu noktada hem Batı, hem Rusya, hem Suriye rejimi resmen beyan edilmemiş bir uzlaşma içindeler. Çin’in de bu dengeye müdahale edecek bir gerekçesi zaten bulunmuyor.
Çin daha önce BM Güvenlik Kurulu’nda Suriye’ye karşı alınacak kararları onlarca kez veto hakkını kullanarak engellemişti. Şimdi de Ortadoğu’da her türlü ekonomik ve siyasi hamlesini hiçbir engelle karşılaşmadan yapabileceği çok önemli bir ülkeye tüm cesametiyle yerleşmeye başlayacak.
Tekrarlamakta fayda var. Çin’in Suriye hamlesinden en çok zarar görecek ülke Türkiye olacak. Türkiye bundan böyle Çin’in Suriye’deki varlığı ile sık ve yoğun şekilde karşı karşıya gelecek. Esad’ın Çin ile yaptığı işbirliğinden beklediği en büyük fayda, iktidarı için en büyük tehdit gördüğü Türkiye’yi bölgede etkisiz hale getirmek. Türkiye’nin bölgedeki güç ve etkisinin azalmasından ise İran, Ortadoğu ülkeleri, Rusya ya da Batı’nın herhangi bir rahatsızlık duyması zaten söz konusu değil.
***
Çin dış politikada ekonomik bağımlılıklar yaratıp siyasi tavizler koparma konusunda uzman bir ülke. Muhatapları açışından siyasi, kültürel yada jeostratejik bir cazibe merkezi olmadığının da bilincinde olduğu için, attığı tüm ekonomik adımların siyasi ya da siyasi adımların ekonomik olarak sağlamasını yapıp çifte bağımlılık tesis ediyor. Siyasi üslubu, stratejik hamlelerinin maiyeti tanınmadığı için, (Batı’da bu analizler yeni yeni yapılmaya başlandı) muhataplarına karşı domine edici bir konuma geçmeyi kolayca başarabiliyor.
Türkiye-Çin arasında son yıllarda gittikçe artan özellikle telekomünikasyon alanındaki ilişkilerin de ne denli bir bağımlılığa dönüştüğünün iyi analiz edilmesi gerekir. Türkiye’nin bağımlılık anlamında riski ortadan kaldıracak alternatif çözümler ve işbirliklerine gitmesi, Ortadoğu’da bundan böyle sık sık karşı karşıya geleceği Çin’e karşı elini güçlendirir.
Uzakdoğu’dan, hesapta olmadan gelen tehditler konusunda tarihte Moğol tecrübesini yaptık. Anadolu’da 13. ve 14. Yüzyıl boyunca süren Moğol istilaları o dönemlerde “Türk yüzyılının” yaklaşık iki yüz yıl ertelenmesine neden olan bir felaketle sonuçlanmıştı. Şimdi de Çin’in sessiz sedasız yayılmacılığı ile karşı karşıyayız. Çin ensemize kadar yaklaştı ve ensemizde boza pişirmeye başlaması çok yüksek bir ihtimal.