Bir cami ne kadar aidiyet belirler?
Alman tarihçi Ute Frevert’in, yeni piyasaya çıkan ‘’Güçlü Duygular’’ (Maechtige Gefühle) isimli eserinde, yakın Almanya tarihi siyasi, sosyal ve ekonomik olaylar üzerinden değil duygular üzerinden yorumlanıyor. Frevert toplumsal yaşamda belirleyici olduğunu düşündüğü duygusal kavramları irdeliyor ve bu duyguların Almanya’ya ne tür etkiler yapmış olabileceğini tespit etmeye çalışıyor. Tarihi siyasi olaylar kronolojisi olarak okumaya hazır zihinler için değişik ve kıymetli perspektif sunan güzel bir kitap.
Fervert’e göre belirleyici olan duygulardan birisi Türkçe güven, esirgeme ve şefkat anlamına gelebilecek Geborgenheit kavramı. Bir çocuğun anne şefkati aracılığı ile sahip olduğu güven ve aidiyet duygusu da bu kavramla açıklanıyor. Kitaptan öğrendiğimize göre 2018 yılında ismine vatan (heimat) ilavesi eklenen Federal İçişleri Bakanlığı’nın şefi Horst Seehofer vatandan ne anlıyorsunuz sorusuna “Vatan kendimizi evimizde, şefkat ve güven (Geborgenheit) içinde hissettiğimiz yerdir” cevabını veriyor.
Geçtiğimiz hafta Berlin’in en eski ve önemli camilerinden birisi olan Mevlana Camii’ne yüzlerce polis eşliğinde yapılan baskın toplumsal hafızada hiç şüphesiz bir şefkat operasyonu olarak yer almayacak. Yanlış bilgilerle korona yardımı alındığı şüphesi ile yapılan resmi bir soruşturma için, yüzlerce polisin maskeli olarak botlarla camiye girip, arama yapması orantısız güç kullanma adına ibretlik bir örnek.
* * *
Çoğulcu bir toplumda tartışması teklif dahi edilemeyecek temel özgürlüklerden birisi de inanç özgürlüğüdür. Ne kadar iyimser yorumlarsak yorumlayalım, bir camiye yüzlerce polisle, insanların ibadet ettiği esnada baskın yapmak, inanç özgürlüğünün tartışılır hale gelmesi, ihlal edilmesi gibi acı bir neticeyi ortaya çıkartır.
Artan korona vakaları ve korona önlemlerini hiçe sayan protestocularla ciddi sorunlar yaşayan Berlin Eyalet Hükümeti, halletmesi gereken öncelikli sorunlar varken, başkentin Avrupa’ya örnek birlikte yaşama kültüründe iz bırakacak bir yaranın sorumluluğunu da üzerine almıştır. Bu sadece Almanya’daki Türk toplumunun değil herkesin endişe duyması gereken bir durum.
Türkiye de bu baskını açık ve net bir biçimde en üst düzeylerde protesto etti. Dışişleri Bakanlığı ve İbrahim Kalın’dan sonra Sayın Erdoğan da içinde açık net ve sert ifadeler bulunan bir twitter paylaşımı ile olayı kınadı. Türkiye’den gelen resmi açıklamalar olayın boyutları göz önünde bulundurulduğunda makul ve gerekli olan açıklamalardır. Bu noktadan sonra olayı iki kültür-devlet arasında bir güç savaşı boyutuna getirecek açıklama ve tutumlardan da feragat edilmesi gerekir. Umarız Berlin’de bu hatayı telafi edecek adımlar atılır.