Barika-i hakikat…
Gecen haftaki “Konunun uzmanı değilsen çeneni kapa” başlıklı yazım Karar’da yazdığım müddetçe en çok eleştirilen yazım oldu. Yorum yazan okuyucuların çoğu, intihar vakalarının siyasi gündem adına suiistimal edildiği yönündeki görüşlerimi siyasi yandaşlık olarak eleştirdi. Bir okuyucunun eleştirel de olsa yazım hakkında yorum yazmasını bir ayrıcalık olarak görürüm. Hakaret içermediği müddetçe, okuyucuların da yazılanların kendilerinde yaptığı çağrışımı dile getirme hakkı var. Hem bu eleştirilerden öğrendiklerim hem de bir tartışmaya vesile olmam dolayısıyla bu etkileşimden gayet memnunum. Umarım aynı etkileşim devam eder.
Elbette siyanür vakalarının ekonomik gerekçelere bağlayanlar ekonomik sorunu olanların bu yöntemi tercih etmesini arzulamıyor. Ama intihar eğilimi olan ya da muadili psikolojik sorunları olan kişiler, bu tür yorumlardan kendi intihar eğilimlerine meşruiyet devşirebiliyor.
Yani intiharların ekonomik/siyasi başarısızlıkla değerlendirme, ya da şuuraltında böyle bir sorun çıkmasını arzulamak, farkında olarak ya da olamayarak intiharlar düşüncesine zemin hazırlayan düşünce kırıntılarından birisi olabiliyor.
Zaten uzmanlar ve meslek birliklerinin bu istikamette açıklamaları oldu. Akif Beki de aynı konuyu “İntihar protesto eylemi değildir” başlıklı yazısında gayet güzel şekilde dile getirdi. Yazıda dile getirilen Türkiye Psikiyatri Derneği’nin uyarılarını özellikle dikkate almak gerek.
Bir kez daha tekrar etmekte fayda var. İntihar gibi dramatik olaylar kamuoyuna ancak sınırlı bir şekilde ve çok dikkatli olarak aktarılmalı. Bunun aktarılış biçimi konunun uzmanları tarafından belirlenmeli. Bunun haricindeki sunuş biçimleri intihar eğiliminde olan çok sayıda insanın üzerindeki tehdidi arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ekonomiyi tartışacaksak tabi ki tartışalım. Bunun için elimizde veriler var. Son olarak açıklanan gençlerin işsizlik raporunun gerçek “beka sorunu“ olarak görenlere canı yürekten katılıyorum. Bu haftanın da gerçek gündemi bana göre gençlerin işsizlik oranı olmalıydı.
Herkesin göstermekle mükellef olduğu ahlaki sorumluluğu “Bu sorumluluğu göstermek bana mı/sana mı kaldı“ türü ilkel bir saikle görmezden gelerek, ahlaksızlık standartları oluşmasına bilinçli ya da bilinçsiz olarak katkı sağlıyoruz.
Medyanın toplumsal sorunları çözmek gibi bir sorumluluğu yok. Sadece sorunları ve çözüm önerilerini aktarmak, toplumsal tartışmalarda belki moderatörlük yapmak gibi bir sorumluluğu olabilir. Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan çıkar. Buna biraz olsun katkı sağlayabiliyorsak, görevimizi ifa etmişiz demektir.