Siyaset Almanya’da da korona gölgesinde. Sair zamanlarda günlerce tartışılacak konular, yeni vaka sayıları ya da açıklanan yeni bir tedbirle bir anda gündemdeki önem sırasını kaybediyor. Ancak gelişmeler korona gündeminden yavaş yavaş uzaklaşılacağının işaretlerini vermeye başladı. Alman Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) genel başkanlığına Armin Laschet’in seçilmesi siyasi gündemin artık kızışacağını gösteriyor. Sadece CDU’nun başına yeni bir genel başkan değil aynı zamanda 26 Eylül 2021 yılında yapılacak genel seçimlerdeki muhtemel başbakan adayı, belki de başbakanı seçildi.
Armit Laschet Almanya’daki Türklerin yakından tanıdığı bir politikacı ve kendisi de Almanya’daki Türkleri çok iyi tanıyor. Bunun birinci nedeni Laschet’in 2005 ve 20010 yılları arasında Almanya’da en çok Türkün yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde Aile ve Uyum Bakanlığı görevini sürdürmesiydi. Yaklaşık 17,9 milyon nüfusu olan KRV’de Türklerin toplam sayısının 1 milyon olduğu tahmin ediliyor. Laschet'in uyum bakanı olduğu sürede hem Türk toplumuyla hem de Türk medyası ile yapıcı bir diyaloğu oldu.
O yıllarda siyasi bir risk sayılabilecek, Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu beyan etmesi Almanya’daki göç tarihinin önemli aşamalarından birisi olarak kabul edilebilir. Laschet’in o yıllarda Almanya’da yayımlanan günlük bir Türk gazetesinde haftalık yazılar yazması da Türk toplumu ile olan ilişkileri ne denli önemsediğinin bir göstergesi.
* * *
Katolik bir aileden gelen 59 yaşındaki Laschet üniversite yıllarında Katolik öğrenci birliklerine üyeydi. Hukuk eğitimi alan ancak daha sonra gazetecilik mesleğine yönelen Laschet 1991-94 yılları arasında Kirchen Zeitung Achen isimli Katalolk kilisesine ait bir gazetenin yayın yönetmenliğini ve 1995-99 yılları arasında da bir Katolik yayınevinin yöneticiliğini yaptı. Almanya’da başta Türkler olmak üzere farklı kültürlerle sürdürdüğü başarılı diyaloğun arkasında kilise geçmişindeki tecrübelerin de önemli bir rol oynadığı açık.
Laschet’in KRV Uyum Bakanlığı ile parlamaya başlayan siyasi kariyeri eyaletin CDU genel başkanlığı (2012) ve Başbakanlığı (2017) görevlerine gelmesiyle zirve yaptı. Uyum politikaları ile ilgili bir siyasetçinin, basamakları bu denli hızlı yükselerek partide önemli yerlere gelmesi Almanya’da pek alışık bir durum değil. Uyum Almanya’da siyasi kariyer için uygun bir alan değil. Laschet bunun bir istisnası .
Laschet aslında CDU Genel Başkanlığı için en iddialı aday değildi. Adı geçtiği halde adaylık için son bir yılda en azından kamuoyuna yansıyan kısmıyla yoğun bir kampanya yapmadı. Hatta resmi adaylığını beyan etmekten kaçındı. Başbakanlığını yaptığı KRV eyaletinde de korona dolayısıyla iyi bir karnesi yok. Uzun süre bu seçimde kendisine destek veren Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın aday olacağı kendisini onu destekleyeceği söylendi. Belki de bu iddiasızlık günün sonunda yarışı kazanmasına neden oldu.
* * *
CDU’da Merkel’in başkanlık görevini bırakması ve 2021 yılında aday olmayacağını açıklamasıyla bir güç boşluğu hatta kaosu yaşanıyor. Başbakanlığa kimin aday olacağı konusu ise henüz kesinlik kazanmış değil. Kardeş Parti CSU’nun başkanı ve Bavreya Eyaleti Başbakanı Markus Söder başbakanlık adaylığı konusunda Laschet’in en büyük rakibi. Adaylık konusunda kamuoyu yoklamalarında ön sırada bulunuyor. Yine kendisine destek veren Jens Spahn’ın da ismi hala başbakan adaylığı için geçiyor.
Genel Başkanlığın seçimi öncesinde adayların tümü delegelerle dijital konferanslarla görüştüler. Bu konferanslara katılan bazı delegelerle yaptığım görüşmelerde, adayların parti içi propaganda esnasında, partinin aşırı kanatlarını tatmin edecek popülist söylemden imtina ettiğini öğrendim. Bir merkez sağ partisi adına bu önemli bir aşama. Bu anlamda en liberal adayın seçilmesi ise CDU içinde yaşanan bir paradigma değişiminin işareti olabilir.
Almanya’yı sürprizler, iş birlikleri ve siyasi gerilimlerle dolu bir 2021 bir bekliyor. Merkel sonrasının Almanya’sı nasıl olacak ve ülkeyi kim yönetecek sorusu Eylül ayında yapılacak seçimlere kadar gündemi meşgul edecek.
