AK Parti’nin iletişim çıkmazı
AK Parti’nin bolca milli ve dini motiflerle örtülü söylemi ikna edici bir argüman olarak kabul görmüyor.
Aslında hiçbir zaman kabul görmüyordu. AK Parti milli ve dini söylemi dolayısıyla değil, bu söyleme rağmen yıllardır iktidarda. AK Parti’nin iktidarda bu denli uzun süreli kalmasının en önemli nedeni söylemi ve ideolojisi değil, Türkiye’de herkesin hayatına pozitif anlamda dokunan, icraatları ve iktidarının son birkaç yılına kadar muhafaza ettiği ahlaki üstünlüğü.
AK Parti icraatları ile ikna ettiği seçmen kitlesini, kendisini ideolojik ortağı olarak görüyor. Ancak durum böyle değil. AK Parti’nin geldiği Fazilet- Refah Partisi çizgisi en yüksek oy oranına 1995 yılında yüzde 21 ile çıktı. O döneminin kitle partilerinin iflas dönemlerini yaşadıkları bir anda bu oyların büyük bir çoğunluğunu protesto oylarının oluşturduğunu söylemek abartılı olmaz. AK Parti’nin iktidara gelişi de bu dalganın büyümesi ile mümkün oldu. İdeolojik olarak aynı safta olmasa da seçmen, partinin icraatlarını takdir etti ve destekledi.
Fiilen bir kile partisi olan AK Parti, söylem bazında hala marjinal bir retoriğin ötesine geçemiyor. Yıllar içinde dozajı iyice artan, abartılı milli ve dini söylem, insanları heyecanlandırmıyor. Muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin AK Parti iktidarı dönemince, sembolik ve ideolojik mesajlarla kendi seçmenini zinde tutmaya çalışması gibi, AK Parti de şimdi kendi seçmenini muhafaza etmek için aynı yöntemi kullanıyor. Tıpkı bir dönem muhalefetin yaptığı gibi, daha geniş kesimlere açılmak değil mevcut mevzileri korumak hedeflenmiş durumda.
***
Büyük bir çoğunluğu iktidar kontrolündeki medyada gece gündüz bu söylemin pompalanması da AK Parti’ye iletişim anlamında bir fayda sağlamıyor. Sıradanlaşan bir söylem, ardı arkası kesilmeyen klişeler, AK Parti ve Erdoğan etrafında oluşan ilgisizlik halkasını daha da genişletiyor.
Alternatif görüşlere oluşmanın bir tıkla mümkün olduğu dünyada bu türden tutucu bir iletişim stratejisinde ısrar etmek kendi bacağına kurşun sıkmakla eşdeğer. Ancak AK Parti yıllardır bu eleştirilere kulak tıkıyor ve her seferinde başka bir hamaset hamlesi ile Türkiye’yi şaşırtıyor.
Dijital medya sayısız alternatifler sunuyor. İzleyici sayısı bakımından klasik medya ile nerdeyse eşdeğer ilgiyi görüyor. Reklam anlamında da klasik medyanın tahtını gün geçtikçe daha da zorluyor. Bu trendi iyi kavramak gerekiyor. Şark kurnazlığı yaparak troller aracılığı ile bu trendlere yön vermeye çalışmak da bir çözüm olmuyor. Böyle olsaydı AK Parti’nin Gezi ve 17-25 aralık süreçlerinde iktidarı kaybetmesi gerekirdi. Yani ahlaki üstünlük dijital medyada da günün sonunda belirleyici olan bir kriter.