AK Partili seçmenlerin hassasiyeti
Seçimlerde algıların gerçeklerin yerine geçme tehlikesi sadece bilgiyi alan açısından değil veren açısından da sorun teşkil ediyor. Seçim atmosferinin yarattığı heyecanlı tartışmanın nesnel veriler üzerinden yapılmadığı ortada. Seçim gecesi ortaya çıkan karmaşık tabloda, algı üstünlüğünü ele geçirmek isteyenlerin amacını aşan tavır ve tutumları belirleyici oldu.
Anadolu Ajansı’nın medya tarihimize utanç vesikası olacak geçecek seçim yayınları ve sayın Binali Yıldırım’ın seçim gecesi somut verilere dayanmayan kazandık açıklaması sadece muhalifler tarafından değil AK Parti’ye oy veren kitleler için de güven sorununa neden oldu. Her ne kadar Sayın İmamoğlu Anıtkabir’i ziyaret edip, hoş karşılanmayacak bir şekilde İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanı olarak imza atsa da, bugüne kadar yapılan tartışmalarda CHP tarafının ahlaki olarak avantajlı tarafta olduğunu söylemek mümkün.
Bu atmosferde tartışmalara kulaklarımızı tıkayarak nesnel sonuçlara ulaşmak bir hayli zor. Her türlü sağduyulu açıklama trollerin taciz ve saldırılarına maruz kalarak anlamsız hale getirilmeye çalışılıyor. Bu saldırılar bazen açıklama yapın kişinin yaptığı çevreden de gelebiliyor. Etkisi yüksek elektrikli bir atmosferde yönümüzü bulmaya çalışıyoruz.
***
AK Parti’nin mağlubiyeti asla kabul etmeyeceği, ahlaki ve hukuki kuralları da zorlayarak, İstanbul seçimlerini kendi lehine çevireceği (ön) yargısının üzerinde durmak bu noktada anlamlı olacak. 25 yıldır İstanbul’u yöneten bir partinin (zihniyetin) eğer gerçekten sandıkta mağlup olduysa, elbette bunu kabullenmesi zordur. Ama gayri hukuki ve ahlaki yollara sapması için bir gerekçe değildir.
Ancak kabullenememe haleti ruhiyesi gözlemlenmekle birlikte, ne somut olarak AK Parti’nin seçimleri henüz kaybetmiş olması söz konusu, ne de AK Parti’nin İstanbul için yaptığı itirazların mantık ve hukuk kurallarının dışında olması. Nitekim yapılan itirazlar sonucu Sayın İmamoğlu ile Sayın Yıldırım arasındaki farkı 29 binlerden 14 binlerin altına düştü. Bu fark tüm partiler tarafından kabul ediliyor. Ak Partili seçmende an itibarıyla hakim olan “Geçersiz oyların yeniden sayımı ile 13 binlere düşen fark 8.5 milyon oyun sayılması ile kim bilir hangi seviye düşer‘ düşüncesi, mantık dışı bir düşünce olarak değerlendirilemez. AK Parti seçmeninde haklı olarak gelişen bu duygu elbette dikkate alınması gereken bir hissiyattır.
CHP açısından ise genel teamüller gereği mazbatanın bir an önce verilmesi gibi bir beklenti oluştu. CHP ilk kez bu seçimlerde, hem seçmen nezdinde hem de sandıkların kontrol ve takibi konusunda organize bir tablo çizdi. CHP seçim sandıklarının takibi konusunda ilk kez bu seçimlerde yüzde yüzlük bir performans sergiledi. Bu hem CHP hem de demokrasi adına müspet bir durum. Ancak kaybettiği diğer seçimlerde, sandık başında da başarılı bir organizasyon gösteremeyen CHP’nin seçimlerde hile yapıldı gibi nesnel verilere dayanmayan iddialarının, bugün sandık sonuçlarının tartışmalı hale gelmesinde ve YSK’ye olan güvenin azalmasında çok önemli bir rol oynadığını da yeri gelmişken hatırlatmak gerekiyor.
***
Mazbata yarışını kimin kazanacığından bağımsız olarak bu denli düşük farkla mazbatasını alan bir başkanın devasa sorunları olan Istanbul’da sürekli bir ‘sayısal meşruiyet“ sorunu yaşayacağı ortadadır. Bu hem Sayın İmamoğlu hem de Yıldırım için geçerlidir. Bu gerçeği hangi gerekçe ile olursa olsun AK Parti’ye bir uyarı yapılması şart diyenlerin bu atmosferde takdir etmesi biraz zor görünüyor. Ancak AK Parti’ye mevcut oy oranları ile gerekli ders zaten verildi. Ak Parti’nin bu dersi alıp almadığı mazbata tartışmasıyla çok az alakalı bir durum.
Seçmeni çok ince ve dikkatli hesaplamalarla çözülebilecek siyasi bir denklemi belki de ‘bilinçli“ olarak siyasetçilerin önüne attı. Bu imtihanın birinci muhatabı siyasiler. Ancak başka muhatapları da var: Örneğin kanaat önderleri. Siyasilerin fayda gözetmesi bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak başta medya olmak üzere kanaat önderlerlerinin, ahlak imtihanı, konuyu ne kadar nesnel tartışabildikleri ile ölçülecek.