Yedi Haziran

Acz şiirindeki açılımıyla Abdurrahman Cahit Zarifoğlu’nun aramızdan ayrılışı üzerinden yirmidokuz yıl geçmiş.

Çocuk Vakfı ve onun vefakâr Başkanı Mustafa Ruhi Şirin’in titiz hatırlatması ve organizasyonuyla, sevenleri her 7 Haziran’da Küplüce’de sessizce şairi anıyor, dua ediyor, fatiha okuyor.

Bu yıl da öyle oldu.

Sabah saatlerinde Vezneciler’deki menfur patlamanın ardından öğleye doğru Küplüce’de başka bir dünyanın içine girdik.

İp gibi bir yağmur yağıyordu Küplüce Mezarlığına.

Çeşitli okullardan her yaşta çocuk ve genç vardı Zarifoğlu’nun mezarı başında.

Tuhaf ama mezarlıkta ışıklı bir canlılık hâkimdi.

Dudaklar sık sık okunan fatihalarla kıpırdıyor, arada bir Zarifoğlu’nun mısralarından biri zihinlerden şimşek gibi geçiyordu.

Türk şiirinin ‘Prens’i mi demişlerdi bu içi âteşin adama?

‘Artist’ mi demişlerdi onun dünyaya metelik vermez tavırları için?

Avrupa’yı genç yaşında otostopla turlarken mi daha uçarıydı, yoksa tasavvufun derinlerinde kulaç atarken mi?

Ya o bröve? Hangi yükseklikteki uçuşlar içindi o istek? Ama onsuz da uçtu ve hâlâ daha uçuyor.

Nasıl içten yaşamış ve yazmıştı çocuklar için

Aşılabildi mi şiiri? Aşırı dingin ya da kaotik zihinleri de, her okuyuşta yeniden havalandıran şiirler, ‘Yaşamak’lar, yazılar, bakışlar, jestler, restler... Hepsi birden Küplüce’deki o güzel, o fâniliği işaret eden gerçekliğin içinden atmosfere yayılıyordu.

İp gibi bir yağmur yağıyordu.

Genç insanların dudakları kımıldıyordu biteviye.

Kur’an sesi yayılıyordu sonra.

Oruçtan bir şey vardı orada bulut gibi.

Şair Küplüce’den bir daha selamlıyordu yeryüzünü ‘gereğini belleyerek.’

Sonra Boğaziçi ırmağı, Küplüce’yi her ân selamlayarak akıyor, akıyordu.

Bir yedi haziran eklenip duruyordu anlam bahçemize.

Ve Ahmet, babası gibi bakıyordu Küplüce’de ‘Yaşamak’ denen her şeye.

‘Rahmet kıla ol padişah.’

HERKESE İHTİYACI KADAR

Evet, attarın yanına geldin mi, şekeri çoktur ama kaç parayla geldin, ona bakar, o kadar şeker verir. Burada da gümüş para himmettir, inançtır.

Söz, inanç ve himmet miktarınca artar durur. Şeker almaya geldin mi çuvalına bakarlar, ne kadarsa o kadar tartarlar; bir kile, yahut iki kile verirler. Fakat adam tutmuş da deve katarları getirmişse, bir çok çuvallarla gelmişse kilecilerin gelmesini buyururlar. Çünkü bu iş uzun sürecek, çabuk bitmeyecek, kileci gerek derler; kilecileri getirirler.

Böylece bir insan vardır; ona denizler bile yetmez; bir insan da vardır; bir kaç katre yeter ona; fazlası ziyan verir. Bu yalnız mânâ, bilgiler, hikmet âleminde böyle değildir; herşeyde böyledir. Mevlâna Celaleddin- Fîhi Mâ-Fîh- Çev: Abdülbaki Gölpınarlı- Konya Valiliği
Yayınları

ÇOCUKLAR İÇİN İFTAR

Bazı Belediye Başkanları (mesela Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen) ilk orucunu tutan çocuklarla iftar yapıyorlar.

Çeşitli kuruluşlar veya aileler de yapıyor bu güzel uygulamayı. Oruç tutan çocuklar bir iftar sofrasına davet edilerek, onların oruç sevincine ortak olunuyor.

Çocuk ve oruç zaten muhteşem bir şey. Büyüklerin bile zorlandığı bir şeyi çocuk iken yaparak müthiş bir şey gerçekleştiriyorlar.

O çocuklarla bir iftar sofrasında buluşmak ise ayrıca harika.

Ne değerlidir o oruç. Ne güzeldir onlara ikram.

Çocukların orucuna iftarla katılan herkese selam.

16-06/08/screen-shot-2016-06-08-at-221147.png

Seçkin bir kimse değilim/İsmimin baş harfleri acz tutuyor/ Bağışlamanı dilerim/ Sana zorsa bırak yanayım/ Kolaysa esirgeme (...)

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.