Sonsuza kadar vakit yok
Hep söylenir ya, “tevbe kapısı sonsuza kadar açık” diye. Elhak öyledir, tıpkı günah kapısının da açık olması gibi. Tevbe kapısının hep açık tutulmasının sebebi, diğer kapının ardına kadar açık olması olabilir mi?
Dünyaya gelirken herkese şu veya bu ölçüde verilen temel sermaye zaman, yani bir başka deyişle nakd-i ömr sonsuz değil. Zamanın kendisi bile sonsuz mu değil mi, içinden çıkamıyoruz.
İleriyi kestirmek zor ama geriye doğru bakmak ve bazı şeyleri görebilmek daha kolay. Orada yaşanmış ve öylece duran bazı şeyler. Bir daha asla yapmam, yahut, yine olsa yine yaparım denilen bir yığın şey.
Bazı şeyler için geri dönülmesi mümkün olmasa da, geri dönülmesi mümkün olan şeyler de var. Ama yine de sonsuza kadar vakit yok.
Birini mi kırmıştın? Biri seni anlamamış mıydı?
Acayip bir fırsat mı kaçırmıştın? Sana haksızlık mı yapılmıştı? Bir gol mü kaçırmıştın?
Bir şeyi yanlış anladığın için bir yanlışlar dizisini mi harekete geçirmiştin? O yemeği yememeli miydin? O tren kaçmasa mıydı? O haberi okumasa mıydın? O katliam olmasa mıydı? O düşündüğünü söylemese miydin? O gün dua mı etseydin?
Bitmez. Ne yazıklanmalar, ne mızıklanmalar, ne kırıklıklar, ne de vızıldamalar.
Bazı şeyler için sonsuza kadar vakit yok. Yok.
Aynı ırmakta bir defa bile yıkanamayabilir insan.
Gelirken getirdiği götürür her cânı.
Söylendiği üzere ‘bir iş tamam oldu mu eksiklik başgösterir.” Ve biten nice vaktler içre bir gül yaprağı ile kefenlenir bazıları. Hû!
Tanburi Cemil ve bülbül
Tanburî Cemil Bey bir gün dostlarına bahçede tanbur çalıyordu. Bir bülbül feryad ederek yakına geldi. Cemil bekledi. Bülbül sustu, sonra Cemil Bey’le birlikte civardaki Babaç bülbüllerini susturacak şiddette tekrar öttü. Allahım o ne dem çekişti. Bu saz, söz değil; insanoğluyla tabiatın amansız bir savaşıydı. O çalıyor, bülbül söylüyor, çırpınıyor, çıldırıyordu. Bu sefer tanbur durdu. Bülbülün feryadı başımızın üstündeydi. Ömer’in elini sıktım. Ona bülbülün alt dallara indiğini, bize yaklaştığını anlatmak istiyordum. Cemil kendinden geçmiş, sanki bülbüle pes ettirmeye azmetmiş bir kudretle çalıyordu. Birden, ağaçtan havuzun kenarına bir cisim düştü. Ben evvela yaprak sandım, fakat dikkat edince gözlerime inanamadım. Hepimiz donduk kaldık. Yere düşen bülbül son kudretini sarfederek, kıvrılarak, dönerek yerde şakıyordu. Cemil devam ediyordu. Bülbül son bir feryâd kopardı ve tanburun sapına kondu. Allah! diye bağırmışım. Cemil sazı bıraktı. Ben onun ellerini öpmek için yaklaştığımda gözyaşlarıyla yüzünün sırılsıklam olduğunu fark ettim.”
R. Cevat Ulunay
İki iyi insan
Fotoğraftaki iki iyi insan artık yaşamıyor.
ABD/Oregon/Portland’daki bir tren yolculuğu sırasında biri Müslüman diğeri siyahî iki kadına hakaret eden ırkçı bir hastaya engel olmak isterlerken öldürüldüler.
Dünyanın her yerinde iyiler ve kötüler hep var.
Bu iki iyi insanı ebedî selamla selamlıyorum.