Şehir misin kent mi ey Eskişehir

Ne zaman Eskişehir’e yolum düşse bir ikilem yaşıyorum; burası bir şehir mi, bir kent mi? Adına bakarsanız ‘eski’ bir şehir. Ama bizim ‘nev’ şehrimiz de var, üstelik o da epey eski mi eski.

Eskişehir sokaklarında dolaşırken caddeden caddeye, sokaktan sokağa değişen üsluplar, sosyolojiler, hayat tarzları görmek mümkün. Yüksek sayılara ulaşan üniversite gençliğinin yolaçtığı değişim ile, tatar, çerkez ve manavların şehirdeki geleneksel geçişkenlik görüntüleri içiçe.

Yeme içme çeşitlerinden mimariye, giyim tarzlarından konuşma biçimlerine kadar renkli, canlı bir şehir.

Şehrin hızla oluşan yeni yerleşim yerleri dışında, Odunpazarı gibi oldukça sahici/otantik mekanlarını koruyabilmiş bölgeleri de mevcut. Su: Kalabak.

Porsuk çayı etrafında tenezzühün bile mümkün olduğu şehirde, bir kişinin yabancı olup olmadığını Eskişehirliler ilginç bir testle anlıyormuş: Şehrin üzerinde sıklıkla eğitim uçuşu yapan ve yüksek ses çıkaran eğitim jetleri geçerken konuşmasını bağırarak sürdürmeye çalışan birini görünce şıp diye teşhisi koyuyorlarmış “işte bir yabancı.”

Şehrin ana damarlarından biri Hamamyolu caddesi. Hamam geleneğinin bütün hızıyla devam ettiği bir şehir burası. Kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı onlarca hamam hâlâ faal ve bu şehrin kültürünün önemli bir parçası.

Bir şekilde kendinizi önünden geçerken bulduğunuz Gar da, eski gücünde olmasa bile şehir için merkezin ağırlık noktalarından biri olmayı sürdürüyor.

Üniversitenin ve özellikle iletişim Fakültesi’nin ülkemize yaptığı nitelikli katkılar biliniyor. Eski adıyla Maarif Koleji merkezli entelektüel müktesebat ve buradan gelişen duyarlıklar ise meraklıları için apayrı bir inceleme konusu. Nabi Avcı, Kemal Sayar gibi bir çok değerimizin yetiştiği ve mektep içinde mektep hüviyeti taşıyan bir okul.

Tabii ki Eskişehir deyince Atasoy Müftüoğlu’nu anmamak olmaz. Onun ofisinde misafirlere mutlaka ikram edilen simit ve çay geleneğini de bu vesileyle selamlamış olalım.

Odunpazarı’ndaki Mevlevîhane’yi, Yunus’u, Nasreddin Hoca’yı ve bu sokakları arşınlayan daha başka sevgililerimizi de anarak geçip gidelim, bugün kent mi, şehir mi olduğuna hâlâ daha karar veremediğimiz Eskişehir’den.

Ve sözü Eskişehir’de mukîm şaire Fatma Şengil Süzer’in dizeleriyle bitirelim:

“Şehre ne zaman insem

Tırtıklı, keskin

Bir konserve kutusu

Bağlıyorlar ucuna

Tangır tungur hırkamın”

İslâm ahlâkı

(…) Merhametimiz, şer ve zulümle karşılaşınca isyan oluyor. Aşk, varlığına düşman bir yabancı olan nefsin huzurunda eğilmiyor, isyanı doğuruyor. Peygamberimizin henüz Mekke’de başlayan mücadeleleri ve İslam’da kabul olunan cihad, aşkı ezmeye çalışan nefislere karşı yükseltilen isyandır. Ancak isyan, aşk iile merhametimizi ezerek mahkûm edici kuvvetlere karşı olursa ahlâk hareketidir; nefsin şahlanmasına karşı gelmek şartıyla meşrû ve insanîdir; sonsuzluk yolunu tıkayan, bütünü yok eden ferdî hırs ve iradelerin karşısına dikildiği ve hepsinde de ilahî merhamet kaynağından hayat aldığı takdirde ahlâkî harekettir. Nefsin arzularından gıdalanırsa şer ve zulüm olur. Ve isyan, ahlâkî vasfını kaybetmemek için, hareketinin her ânında ilâhî merhamete bağlılığı muhafaza etmelidir. Onunla bağlarını kopardığı bir ân içinde bile zulüm hâlini alabilir. Bütün büyüklerin ve velîlerin nefislerine ait acıları ve azapları dile getirmeyişleri ferdî ve şahsî olan bu hâllerin zulüm kapısını açma korkusundandır. Merhamet, ictimaî nizâm içinde âfâkî bir müşterek ölçü hâline geldi mi adalet adını alıyor. Nurettin Topçu - İslâm ve İnsan Mevlâna ve Tasavvuf - Dergâh Yay.

Eskişehir’de kitap okuyan gençler

Ne var bunda diyeceksiniz, her şehirde kitap okuyan gençler var. Doğru, gelgelelim buradaki gençler birkaç yazar seçip okul süresi boyunca o yazarla ilgili ne var ne yok okuyor, notlar alıyor, kritik ediyor ve sonra bunu bir sempozyumla taçlandırıyorlar.

Evet, lise öğrencileri yıl sonunda edebiyat bağlamında şık, özenli bir sempozyum gerçekleştiriyorlar.

Geçen yıl yapmışlar, seneye de yapacaklar. Bu yıl, Mustafa Kutlu, Mustafa Ruhi Şirin ve Bestami Yazgan’ı seçmişler. Bendenizi de davet ettikleri bu sempozyum vesilesiyle gittiğim Eskişehir Sarar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde okul yöneticileri, öğretmenler ve öğrencilerin bilinçli bir rikkatle sempozyuma verdikleri içten katkı, çalışmanın her aşamasında kendini hissettiriyordu.

Her yazar için üç öğrenci derinlemesine hazırlanmış bir bildiriyle çıkıyordu dinleyicinin karşısına. Her oturumu bir akademisyen yönetiyor ve her bildirinin sonunda küçük notlarla izleyicilere bildiriyi özetliyordu. Yazarların hayat hikâyeleri ise görsel malzemelerle ayrıca aktarılıyordu salondakilere. İki danışman öğretmen ve bir koordinatör öğrenci ise sempozyumun tüm aşamaları için ayakta bekliyordu.

İl Millî Eğitim Müdürünün kendisi de sıkı bir okur olarak salondaydı ve bir konuşma yaparak bu çalışmanın değerine işaret etti ve şehirdeki bazı liselerde yükselen bu faaliyete verdikleri destekten duyduğu memnuniyeti belirtti.

“Eskişehir Liseleri Aydınlarını Tanıyor” isimli bu seri çalışma Eskişehir’de birkaç lisede sürüyor ve bir geleneğe dönüşmüş durumda. Bu değerli çalışmanın fikir babası ve hâmisi ise Ankara Siyasal kökenli müteşebbis, kitapsever dostumuz Bayram Kök.

Bayram Bey’i ve bu anlamlı çalışmaya omuz veren bütün arkadaşlarını ve tabii ki öğrenci kardeşlerimizi kutluyoruz.

Eskişehir’de iyi şeyler oluyor, âlâ…

ANONS

Sultanbeyli Belediyesi tarafından düzenlenen İstanbulensis başlıklı uluslararası şiir festivalinin beşincisi başlıyor. Şiirseverler şiir başına.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum