Kahvede bayrak
Şehirde hafiften bir rüzgârın çıkıp kimi eski semtlerin sokaklarındakibalkondan balkona asılan beyaz çarşafları havalandırdığı bir gündü.
Mimar Sinan yapısı güzel bir câminin hemen karşısındaki kahvenin kapısı çarptı gözüme. Kapının arkasında öyle hemeninden bir kahve salonu yoktu. İncir ağaçları, asma, salkımsöğüt, ve adını bilmediğim başka ağaçlardan oluşan küçük bir bahçe karşılıyordu sizi.
Ağaçların altındaki gölgeliğe masalar atılmıştı. Genellikle yaşlı semt sâkinlerinin oturduğu masalarda kimi sohbet ediyordu, kimi de iskambil oynuyordu. Bir de üzeri bezle kaplanmış kanarya kafesleri vardı orada burada. Arada bir yükselen cikcikler bu küçük bahçedeki küçük uğultunun mütemmim cüzü gibiydi.
Çay isteyince çay, kahve isteyince kahve, gazoz isteyince gazoz geliyordu.
İşini bilen güngörmüş bir garson, titiz bir takiple masaları kolaçan ediyor, bir işaret var mı diye gözlerinize bakıyordu.
Darbe hiç uğramamış gibi sürüyordu bu kahvede hayat.
Bu arada siz, köprüdeki katliam emrini veren Tuğgeneralin Mısır’a kaçmak üzere hazırlık yaptığı sırada yakalandığını öğreniyordunuz ajanslarda.
14 Ağustos’ta bir şeyler olacak fısıltısıyla sabaha ve sonra akşama kadar dikkat kesilen kulaklarınıza gün boyu yeni haberler geliyordu.
Kimi yeni tutuklama ve itiraflara dair, kimi Avusturya’da yükselen Türkiye karşıtı provokatif çıkışlara dair, kimi de Amerika’da bir namaz çıkışı câmi kapısında infaz edilen İmam ve yardımcısına dair.
Kahvede ise masanıza birden pat diye olgunlaşıp çatlamış siyah bir incir düşüyordu. Saatinize bakınca 15 Temmuz’un üzerinden tam bir ay geçtiğine inanamıyordunuz.
Ve Ankara’da Ak Parti’nin biraz hüzünlü sessiz bir kuruluş yıldönümü daha kutlanıyordu. Kaderini memleketin kaderiyle tevhid etmiş bir siyasal yapının dört önemli aktörü memleketin içinden geçtiği süreçte, net bir siyasal kararlılıkla bütün bir ülkeye umut ve gelecek içeren şeyler söylüyordu.
Kahvede ise kuşlar, kendilerini dünyadan ayıran beyaz patiskaların altında kim bilir ne için ötüyor ötüyordu.
Sonra birden bir telefon alıyordunuz. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın annesi rahmet-i rahmana kavuşmuş bu dünyaya veda ediyordu.
Kahvede geçirdiğiniz bir saatlik sürede dünyanın ve kahvenin muhtelif hadiseleri zihninizin orasına burasına çarpıp duruyor ve hafiften yaprakları sallandıran o güzelim rüzgârı unutturuyordu.
Oysa 15 Temmuz olmuş, erken gidenler gitmiş ve bir günün daha akşamı gelmişti.
Kahvede bayrak.
O da hafızadaki yerini almış, bir bardak çayın içine eklenmişti.
Daha iyi bir dünya
Sevgili genç kardeşim,
“Eleştirmek, sorgulamak, muhalefet...” Kendini bunlarla fazlasıyla yorulmuş, yaşlanmış ve ruhen biraz da yoksullaşmış hisseden biri olarak, sadece müslüman deği, Büyük Aile’nin bütün çocuklarından, bütün gençlerden, genç kardeşlerimden, çocuklarımdan, kısaca ifade etmem gerekirse: kendilerini, dünyayı, var oluşu, bunların Yaratıcı’sını, Yaratıcı’nın işlerini, Yaratıcı’nın yazılı, yazısız kitaplarını, tarihsel, tarih üstü habercilerini, insanı ve onun işlerini vs. -bütün bunlar hakkında hazır bulduklarını yedeklerine alıp, onları mitolojilerden arındırmaya çalışarak- kendi adlarına ve kendi gözleriyle, kendi yürekleriyle, herkese ve insanca olan her şeye kucağını açık tutan bir sevgiyle keşfetmeye çalışmalarını isterdim. Başka ne istenebilir ki? Daha iyi bir dünyayı talep etmenin, onu haketmenin ve kurulmasına omuz vermenin, benim bildiğim başka yolu yok çünkü. Cahit Koytak-Hasat 2012 Yıllığı
Buradayız!
THY unutturmayacak
THY güzel bir karar alarak 15 Temmuz’da darbeye karşı yoğun mücadelenin verildiği yerlerin ismini uçakların burnuna yazma kararı aldı.
Yapılan açıklamaya göre Beştepe, Saraçhane, Çengelköy, Kavacık, Kazan, Acıbadem, Atışalanı ve Gölbaşı semtlerinin ismi THY filosundaki 8 uçağa veriliyor.
Kutlarız.
ANONS
Yıllar sonra yeniden çıkıyor...