Hilâl büyürken

Ramazan hilâli onuncu gününü de geride bırakıp büyümeye devam ederken, hilâl coğrafyasında yeni bir karmaşa ve krizin ortaya çıkması iyi olmadı.

S. Arabistan, İsrail, ABD ve mayna Mısır denklemi, süregelen İran/Yemen söylemini müteakip Katar’a bir operasyon kararı aldı. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi, uçak seferlerinin iptali gibi uygulamalar için ânında sıraya giren ülkeler kervanına Rusya şimdilik katılmadı.

Katar-Türkiye iyi ilişkileri sır değil.

Daha önce muhtelif darbelerin gerçekleştiği Katar Sarayı, Ortadoğu’daki en büyük Amerikan üssünün Katar’da bulunması gerçeğiyle hep karşı karşıya.

Katar’a operasyonun başladığı gece Londra’da gerçekleşen terör eylemleri bir tesadüf müydü, yoksa bir mesaj mı? Ve alttan alta İngiltere/Türkiye arasındaki yakınlaşma belirtilerine bir gönderme var mı?

Orta vadede bu operasyonun asıl hedefi Türkiye mi? Yoksa her şey İran’ın bölgesel nüfuzunu kırmaya yönelik bir hareketten mi ibaret? Peki Türkiye’nin bütün aktörlerle değişik boyutlardaki iyi ilişkisi?

Sorular böyle uzayıp gidiyor.

Hilâl de günden güne büyümekte göğe bakınca. Yeryüzü fesadından, kininden başını kaldırıp göğe bakmazsın da neylersin? Neylersin kelime-i tevhidin birleştiremediği yönlerin, kalplerin dağınıklığını?

Ezan okununca hurmaya uzanan elin yanına bir füze düşüyor.

Pideyi bölerken bir damla gözyaşı.

Zeytini alırken herc-ü merc bir ümmet görüntüsü.

İyiliğin ve adaletin halifeleri olduğu kadar, kötülüğün ve zulmün de halifeleri var.

Ama nedir? “İnsan, hakkında dua ettiği şeyle doludur.”

Ve O, hiç mahrum etmemiştir isteyeni.

Hilâl büyür. Cennete, iyiliğe, O’na doğru akar her şey. Kötüler istemese de.

Futbol patoloji ve şampiyonluk

Arkadaş grubumuzda Beşiktaş’ın şampiyonluğu vesilesiyle bir teklif gündeme geldi. Bir dostumuz başka bir dostumuza ‘artık Beşiktaşlı ol’ teklifinde bulununca, o dostumuz bu teklife mufassal bir yazılı cevap verdi. Ateşsiz bir Beşiktaşlı olarak, içerdiği kimi değerli tespitler sebebiyle bu cevabın bir kısmını alıntılıyorum:

“Bir halk ekonomik, kültürel ve siyasi alanda birbiriyle ihtilafa düşebilir. Ancak sözkonusu sportif faaliyetlerse, siyasilerin çok sevdiği, birlik ve beraberlik kayıtsız şartsız sağlanmaktadır. Toplum içinde ihtilaflı alanların değil işbirliği alanlarının gelişmesinde spordan daha etkili bir yol yoktur.

Türk toplumunun kendi takımıyla kurduğu duygusal ilişki tek taraflı ve adeta patalojiktir. Bugünlerde, çevremizde tanıdığımız onlarca Beşiktaş taraftarı insan ortaya çıkacaktır. Daha önce bilmediğimiz. Onlar gerçekten de Beşiktaş taraftarıdırlar. Ancak ve sadece galip geldiği zamanlar ortaya gururla çıkıp, başkalarını ezmiş olmanın, herkesten üstün olmanın, Beşiktaş’ı tutarak doğru tercih yapmış olmanın hazzını, talandan dönmüş bir çapulcu tatminiyle kasıla kasıla ortaya koyarlar.

Mağlubiyetle özdeşleşmeyi bir kusur, bir nakısa, bir zaafiyet olarak addedip sadece zafer varsa ortaya çıkan, mağlubiyet anlarında ortadan kaybolan kişiye ne denir; psikiyatristlerimiz literatüre bakıp bize söylesin lütfen. Bu haleti ruhiyenin işyerine, aileye ve okula da belirli ölçülerde uyarlandığından emin olabilirsiniz. Bir futbol takımının mağlubiyetini hazmedemeyen ‘ebeveyn’ çoçuğunun başarısızlığına tahammül edebilir mi? Bu ebeveyni nasıl tanımlayacağız peki.

Maalesef Türkiye›de şampiyon olmuş takımların tutkulu taraftarlarının önemli bir kısmı bu ‹pataloji’ ile takım tutmaktadırlar.

Örnek vermeme gerek yok ama FB’nin ve GS’nin statları niçin boş diye sormadan da edemiyorum.

Takımlar, toplumdaki ihtilafların aşılıp sportif başarı paydasında birleştiğimiz yerler olmasına rağmen, son yıllarda, 3 büyük dediğimiz kulübün siyasi alana çekilme çabaları hastalığı derinleştirebilir.

Günün sorusu, ben takım değiştirecek miyim?

Bu yıl Tolunay Kafkas bize antrenör olarak geldiğinde, geçmiş şöhretine bakıp ‘herhalde bu yıl küme düşüyoruz’ diye düşünmüştüm. Kendime ‘bırak mağlup olmayı küme düşmeyi yaşamadan tedavi olmuş olamazsın’ diyordum.

Evet. Yanlış okumadınız. Ben de her Türk taraftarı gibi hastaydım, hastayım. Bu tip hastalıkları ben ‘sosyal enfeksiyonla bulaşmış’ hastalıklar olarak addediyorum.

Sonuç yerine...

Henüz tam iyileşemedim ama tedavim devam ediyor. İnşallah, eğer bir gün iyileşirsem, bana hastalık bulaştırmayacak tam tersine tedavi imkanlarımı artıracak bir takımı tutmak benim için BAHA biçilmez bir ödül olacaktır.

Umutsuz vakalar hariç, herkesi tedavi olmaya davet ediyorum.

Saygılar.”

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum