Gece bir zeytin

Gecenin ortasına kurulmuş bir sofra.

Elini-yüzünü yıkayıp sofraya oturmuş ama henüz uykunun mahmurluğunu da atamamış çocuk yüzler…

Sonra ilk oruç için ilk niyet.

Şehirdeki bir çok evin penceresinden ışık sızıyor.

Gecenin içinden yükselen ezanla birlikte kandiller sönerken, sokaklarda camiye doğru sakince ilerleyen adımlar ve gölgeler görülüyor.

Uzun ve sıcak bir günün içinde ilerlemeye başlayan ruh ve beden birbirine sayısız şeyler söylüyor. Zamanı geriye doğru hızla taradığımızda ufukta kim var? Sen!

Eksilenler var bu Ramazan aramızda. Yeri hiç dolmayanlar. Bazan katlanamıyoruz efendim. Senin hayatındaki o eşsiz sayfalar ve bu dünyaya bakma biçimin...

Hani o ‘yiyecek bir şey varsa yiyip, bir şey yoksa oruç tuttuğun’ normal hayat akışın. Bize söylediğin ne varsa, onları eksiksiz olarak önce kendi nefsinde uygulayışın... Bazan aç kalışın... Seninle birlikte yiyecek hiçbir şeyi olmayan ailenin ve sahabeden dostlarının da aç kalması.

Biz Ramazan’da bütün bunları anlamaya sanki biraz daha yaklaşıyoruz.

Oruç tutmak, daha ilk saatlerden başlayarak, kendimizi, dünyayı, eşyayı, zamanı ve elbette seni başka boyutlarda algılamanın kapılarını açıyor.

Bu kapıdan girip ilerlerken, bazan kendimizi zamana dokunur gibi hissediyoruz.

Sabahın, öğlenin, ikindinin içinden bu duygularla geçip, akşama başka bir hassasiyetle yaklaşırken ‘Ramazan’ diyoruz. Bu kelime Mekke’den başlayarak dünyanın, zamanın ve kainatın içinde geziniyor.

Akşam ezanı, ‘iftar’ yaklaşırken mahalle câmisinin minaresi giderek bir zaman mimarisinin zirvesi oluyor.

Ezan okunuyor ve biz görünmez bir ruh bayrağını zirveye dikiyoruz.

Ve ‘bismillah’ diyoruz... Elimizi helal bir lokmaya uzattığımızın bilinci ile yeniden bu dünyaya dönüyoruz.

Bir zeytine bakıyoruz bazan.

Herkes dünyanın merkezidir

* Ortalama insan; görmeden bakıyor, duymadan dinliyor, hissetmeden dokunuyor, tat almadan yiyor, bedenini duyumsamadan hareket ediyor, koku bilincine erişmeden nefes alıyor ve düşünmeden konuşuyor.

* Ne kadar yaklaşırsanız o kadar sevimsiz ve zararlı olan bir şey var.(ateş)

* Ruhsuz vücutla kendi yargılarıyla bize nasıl iyi ölüneceğini öğreten kuralları verecek. (Kuralları öğreten kitap)

* Mâkul ve tecrübeli diye tanınmış kişiler görülecek. Onlar bir şeye ne kadar az ihtiyaç duyarlarsa o kadar oburca elde tutmaya çalışacak. (ne kadar yaşlanırlarsa o kadar cimdi olacaklar ve az bir zamanları kaldığında cömert olacaklar)

* İnsanlık yürüyecek ama hareket etmeyecek, orada olmayan insanlarla konuşaçak ve konuşmayan birilerini duyacak. (hayâl)

* Varlıklarını ve isimlerini unutacak büyük bir kalabalık olacak ve diğer ölülerin kalıntıları üzerindeymiş gibi yalan söyleyecekler. (kuşun tüyünde ulumak)

* Kötülüğü cezalandırmamış kişi, kötülük yapılmasını buyurmuş olur.

* Ağaç, getirdiği yıkımla intikamını alır onu kesenden.

* Umut öldüğünde boşluk doğar.

* Duvarı yıkan altında kalır.

* Başta karşı koymak, sonda karşı koymaktan daha kolaydır. Leonardo Da Vinci-Herkes Dünyanın Merkezidir-Çev.: Robin Derviş-Dante Kitap

ANONS

Zeytin ağaçlarını kesmeyin.

“Ve’ttîni vezzeytûni” hatırına yapmayın bunu. Beton fetişizmi insanlığın, hayatın önüne geçmesin. İçinizdeki rant canavarını durdurun.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.