Bu da geçecek mi yâ hû
Darbe girişimi gecesiyle ilgili fotoğraflar, durumlar yavaş yavaş aydınlandıkça geride bıraktığımız (!) karanlığın ve dehşetin boyutları biraz daha netleşiyor.
Ülke çapında yakalama, gözaltı ve tutuklamalar sürüyor. Araya giren sahte ve yalan yanlış ihbarlar tuhaf bir çapaçulluk olarak göze çarpıyor.
İlan edilen OHAL’le ilgili olarak başından beri uluslararası sözleşmelere âtıfta bulunan, dikkat çeken isimler; iki gün önce Fransa, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesini tümüyle askıya aldığını ilân edince ne düşündüler bilemiyorum.
Külliye’deki liderler buluşmasının sonuçları, gece gündüz meydanlarda bulunan milletin hissiyatı ve gerçekliğiyle ânında buluşurken, dünya kamuoyundan ülkemize dönük tepkiler de çok ilginç.
Uluslararası platformlarda, darbe girişiminden sonra, darbenin ölümcül ve karanlık neticelerini değil de, vatanı, milleti savunanları eleştirmeye dönük tutumları da görüyoruz; Milletimizin ve Cumhurbaşkanımızın kararlı, onurlu duruşuna destek olanları da.
Birincisi daha çok kimi medya ve güç odakları olarak temerküz ederken, ikincisi Bosna’dan Gazze’ye kadar sokaktaki halklar ve mazlum coğrafyalardan sesler olarak şekilleniyor.
Ne şiş yansın ne kebap kâbilinden yaklaşımlar da var tabii. Bunun yanında Obama gibi önce şişi, sonra kebabı yakanlar da yok değil.
Bir dost şöyle bir fikir serdetmiş: “ İbn-i Haldun kişilerin olduğu gibi devletlerin de kaderi olduğu mealinde bir cümle aktarır. Efendimiz ‘sadaka ömrü uzatır’ buyurur. Suriyeli garibanlar bu ülkenin sadakası olmuş.” Evet, bu durum işin hiç düşünmediğimiz başka bir ciheti olabilir.
Yusuf Kardavî’nin yaşadığımız günlerle ilgili olarak yayınladığı mesaj ise tarihsel bir dip not niteliğinde. Şöyle diyor Kardavi:
“Müjdeler olsun sana ey Türk halkı! Allah seni asla mahzun etmez! Çünkü sen güçsüzleri omuzlar, yoksula verir, misafiri ağırlar, haksızlığa uğrayana destek verirsin!” Biliyoruz ki bu sözler Hz. Hatice’nin Peygamberimize söylediği sözlerdir.
Daha önce bu köşede Boğaziçi Köprüsü’nün isminin değiştirilmesi ile ilgili teklifimizin gerçekleştiğini görüyoruz. Bahtiyarız ve bu kararı alanlara teşekkür ediyoruz. Şimdi benzer bir isteği, Sabiha Gökçen Hava Limanı’nın ismiyle ilgili olarak milyonlarca insanın hislerine tercüman olmak üzere teklif ediyoruz:
Sabiha Gökçen Hava Limanı’nın ismi Ömer Halisdemir Hava Limanı olarak değiştirilmelidir. Bedeli ödenmiştir ve bu bedel, darbenin gidişatı üzerinde mühim tesir icra eden bir bedeldir.
Hayat devam ediyor; ama ne pahasına ve nasıl?
Unutamayız, unutmamalıyız.