Beter olsun
Geçenlerde akademisyen bir dostla karşılaştım. Profesör olmuş.
Ona eski bir vak’ayı naklettim: Karşılaşan iki ahbaptan biri diğerine “duydun mu, filan arkadaş profesör olmuş” deyince öbürü “beter olsun” diye cevap vermiş.
Yeni profesör olan arkadaş bu vak’ayı duymamış ama bana kendi başındaki başka bir ‘derdi’ anlattı.
Asistan olduğu 1995 yılında sınıf arkadaşı olan ve şimdilerde edebiyat öğretmenliği yapan arkadaşına demiş ki “profesör olursam seni asistan alacağım.” Sonra da sürdürdü konuşmasını: “Şimdi profesör olduğuma göre 22 yıl önce verdiğim bu sözü nasıl yerine getireceğim? diye sızlandı. Evet, zor mu zor bir durumdu bence de.
Bu yazıyı yazarken sözkonusu her iki dostum da aynı masada.
Birbirini küçük mantık fiskelemeleriyle fişeklerken yan masadan da hukukçu dostlar bazı laflar atıyor masamıza.
Dışarıda ise sağnak bir yağmur, yağıyor da yağıyor erken çiçek açmış bazı ağaçların üzerine.
Eskiler ‘lodosun gözü yaşlı’ demişler ki bir defa daha tecellî ediyor işte gözlerimizin önünde.
Avrupa cenahındaki nohut sapı durum ise dallanıp budaklanarak devam ediyor. Hollanda’daki seçim sonuçları kimin hangi beklentisine ne kadar uydu bilemiyorum ama ülkemizdeki referanduma bir aydan az zaman kaldığı şu günlerde asıl önemli olanın evet/hayır oylamasının sonuçları olduğunu herkes biliyor.
Tuhaf bir şey çarptı gözüme; Sosyal medyada kendi hesabımda küçük bir anket yapayım dedim ve üç seçenekli (evet/hayır/kararsız) bir anketi oylamaya sundum. Yoğun ilgi gören ankette şaşırdığım şey şu oldu: Evet/hayırla hiç ilgisi olmayan yan niyetler, söylemler anında anket sorularının etrafında kümelenmeye başladı. Zincirler, örgütlenmeler, kampanyalar, hakaretler, şu bu…
Yaptığım annketin sonucu hiç önemli değil ama, tatsız tuzsuz bir durum bu.
Görelim bakalım bahar ilerlerken daha neler olacak yurtta ve dünyada.
Hayrola.
Kafamın içinden bildiriyorum
Bu çocuklar İdlib’te idiler ve daha üç gün önce yaşıyordular.
Son bombalamada öldüler.
Ölmeden önce koşarken elma kokusu duyduklarını söylemişler.
Şimdi yoklar, bütün Dünya’dan alacaklılar.
Ve alacaklar.
Eleştirici
Eğer yaratma etkinliğinde büyük ölçüde eleştiri varsa, eleştiri de büyük ölçüde yaratıcı etkinlik değil midir? Yaratıcılık ve eleştiri arasında hiçbir şekilde eşitlik kurulamaz. Daha önce bir sanat eserinin bağımsız ve eşsiz bir varlık olduğu hükmünü bir aksiyom olarak ifade ettim. Eleştiri ise kendisinin dışında olan bir şeyle ilgilidir. Bundan dolayı yaratma anında eleştirici etkinliği bulduğumuz gibi eleştiride yaratıcılık bulmamız mümkün değildir. Eleştiride etkinlik, sadece sanatçının yaptığı bir eleştiride en yüksek seviyede olur ve yaratma gücüyle birleşir.
Hiçbir yazar kusursuz değildir ve pek çok sanatçıda bütünüyle eserlerinde dökemediği bir eleştiri gücü vardır. Bazı sanatçılar, bu gücü çeşitli etkinliklerde kullanarak büyük bir eserin yaratılmasını hazırlayabilirler; diğerleri ise; büyük bir eser yarattıktan sonra, bu eser üzerinde konuşarak eleştirici etkinliklerine devam ederler. Bu konuda genel bir kural yoktur. İnsanlar birbirinden çok şey öğrendikleri gibi, bazı eserlerin de başka yazarlara faydalı olduğu görülmüştür. Ve bu eserlerin bazıları, yazar olmayan kişilere de faydalı olmuştur.
Bir zamanlar okunmaya değer bulduğum eleştiricilerin sadece yarattıkları sanat eserleri üzerinde iyi eleştiri yapan kişiler olduğunu söylemiştim. Sonra bu çerçevenin içine bası önemli şeyleri sokmak zorunda kaldım. O zamandan beri istediğim her şeli, hatta istediğimden fazlasını içine alabilecek bir formül aramaktayım. Bir eleştiricinin en belirgin niteliği olarak bulabildiğim en önemli şey, eleştiricinin çok gelişmiş bir gerçek (fact) duygusuna sahip olmasıdır. (…) T.S. Eliot-Edebiyat Üzerine Düşünceler- Paradigma Yayıncılık-Türkçesi: Sevim Kantarcıoğlu