Başka serinlikler
Sıcak mı sıcak bir Akdeniz şehrindeyim.
Kırk derece civarındaki sıcaklığa karşı yapacak fazla bir şey yok.
Buzlu suların, dondurmaların, değişik meşrubatların kapısını çalıp durmadayım. Eskiden bildiğim, ulu ağaçlı bir iki yere bakayım dedim; birinde tadilat var, her şeyi değiştiriyorlar, biri çoktan değişmiş ve eski ulu gölgelerden eser yok.
Sonra o çocukluğumdaki iki havuzlu-şadırvanlı câmiye gittim.
Soğuk suları durmadan akmaktaydı yine havuzlu iki şadırvanın.
Buz gibi sularda abdestle kendime geldim.
İçeri girdiğimde bir kuş sesi ordusuyla kuşatıldım.
Hafızlığa çalışan çocukların câminin her köşesinden yükselen uğultusu, çok eski günlerden bir sesler galerisini canlandırdı hafızamda.
Kur’an-ı Kerimin mucizevî göstergelerinden biri binlerce yıl olduğu gbi gerçekleşmedeydi yine. Küçücük bedenler o ayetleri, sûreleri ezberlemedeydiler birer birer. O ne güzel bir tedrisat, o ne kutlu bir ezberdi öyle.
Dışarıdaki kırk derece dışarıda kalmıştı.
İleri geri ritmik şekilde sallanan bedenler, dizler, kafalar…Kitabın içinde ilerleyen değerli hafızalar…
Kim bilir ülkenin kaç yerinde kaç hafız adayı şu an ilerliyordu sayfalar arasında.
Küçük hafızlar câminin serinliğinde hıfzlarını ikmâl ederken BM’de nihayet kabul etmiş Arakan’da müslümanlara soykırım yapıldığını.
Hep böyle oluyor.
Her şey olup bittikten sonra bir karar, bir kınama.
Ne Bosna’da değişti bu durum, ne Çeçenistan’da, ne Filistin’de, ne Suriye’de ne de Arakan’da.
Dünya güçsüzler için ya çok soğuk, ya çok sıcak.
Dünyadaki Türk varlığının peşinde bir adam
Adı Mustafa Aksoy. O bir bilim adamı, sosyolog, ama sahada bir bilim adamı. Kanada’dan Dersim’e, Moğolistan’dan Arizona’ya gezmediği köşe bucak kalmadı. Damgaları araştırdı ve bu alanla ilgili ciddî makaleler, eserler kaleme aldı. Şu anda yine Orta Asya’nın derinliklerinde ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye arıştırma yapıyor, fotoğraf çekiyor, her tür belge topluyor. Dünyanın ilk pantolonunu belgeleyen Hocamız, pantolonun üzerindeki damganın
Dün bendenize gönderdiği mesajda şunları söyledi:
“16 Temmuz 2018’de çıktığım 40 günlük saha araştırması sürecinde en ücra yerlerden Türk kültürüne ait belgeler paylaştım. Mesela Hansi-Mansi bölgesinden paylaştığım dokumalardaki damgaların aynısının Türkiye’de, Amerika yerlilerinde, Moğolistan’da da olduğunu karşılaştırmalı ortaya koydum.
Almatı’da bir kaya resmindeki damganın aynısının Orenburg’da Tatar mezarında, Hozat ve Diyarbakır’da tarihi dokumalarda, Kırgızistan’da ise bir yastıkta olduğunu paylaştım.
Dünyanın bilinen ilk koç, koyun başlı mezar taşlarını Hakasya’da fotoğraflayıf Tunceli ve Rize’de olanlarla karşılaştırdım.
Kaşgar’daki damganın aynısının Hemşin ve Diyarbakır’da da olduğunu, Turfan’da bulunan ve yapılan araştırmalara göre dünyanın bilinen ilk pantolondaki 3500-3200damganın (ilmi araştırmalara göre dünyada tescillenmiş en eski damga) aynısının Amerika yerlileri, Diyarbakır, Hemşin, Çuvaşistan, Muğla, Novosibirs’de olduğunu belgeleriyle orta koydum. Kısaca bu şekilde Kazan’dan Doğu Urallara, oradan Batı Sibirya, Doğu Türkistan ve Kazakistan’a kadar yerlerden çok sayıda belge paylaştığım halde, bunların beğenilmeye sayısı 300 olmazken, Almatı’nın kayak merkezinden paylaştığım dört adet Tanrı Dağı fotoğrafının beğenilme sayısı 600’e yaklaştı.
Özetle biz Türkçüler dağlara, ormanlara bakmayı kültüre ile tarihe bakmaya tercih ediyorlar, düşünmek yerine hamaseti ve nutuk atmayı seviyorlar.
Bakalım bu belge kaç beğeni alacak ve kaç kişi tarafından paylaşılacak? Kısaca tarih ve kültürümüzü anlatan bu belgeler, bir kayak merkezinden daha çok ilgi görecek mi?