Türk siyasetinin etik kurulu
Yazılarımda özellikle siyasete girmemeye, işim gereği güvenlik politikalarını kapsayan konularına değinmeye dikkat ederim. Eğer siyaset benim konumun içine direkt girerse de o zaman değinirim.
Öncelikle dış siyaset iç siyaseti, o da günlük hayatımızı oldukça etkilemeye başladı. Geçmişte bu kadar dış siyasetin iç siyaseti etkilediği bir dönemi ben hatırlamıyorum.
İnsanımızın, günlük hayatını dış siyaset etkilemeye başladığında çözümü de kolay olmuyor. Endişe ve kendini güvensiz hissetme hissiyatı daha da öne çıkıyor.
İnsanlar yalnızca terör saldırıları sonucunda kendilerini güvensiz hissetmezler, başka önemli etkenler sonucunda da bu duyguyu hissedilebilirler. O duygu terör saldırılarından daha tehlikelidir. Çünkü terör saldırısı çoğunlukla anlık algı oluştururken güvensizlik hali çoğunlukla süreklilik içerir. Çünkü insanın temel anlamda korumak istediği şeyler konusunda endişesi güvensizliği oluşturur. Bu nedenler sevdikleri olabilir, adalet sistemine güven kaybı olabilir, mal emniyeti olabilir, gelecek kaygısı olabilir ve en önemlisi değerlerinin erozyonu olabilir. Bunlar terör kadar kaygı verici güvensizlik halleridir. Çoğunlukla uluslararası ilişkilerde de bu değerler üzerinden manüplasyon yapılmaya özen gösterilir. Şimdi onların neler olduğunu somut örneklerden açıklayayım.
***
ABD’de açılan davada bankaların isimlerinin geçirilmesi ve devamlı gündemde tutulması ekonominin kırılgan olduğu hissiyatı oluşturmak için yapılır. İnsanlar alımdan vazgeçerek sistemi kendi eliyle kilitler.
FETÖ davalarında yapılan bariz hatalar üzerinden herkesin güvende olmadığı hissiyatının oluşturulması ile adete güvenin azaltılması hedeflenir. Sermayenin gelişi engellenir ve kaçışı sağlanır.
FETÖ ile iktisatlı olmadığı konusunda herkesin hemfikir olduğu kişiler üzerinden, dava konusu açılacağı iması ile, ‘muhalefet eden cezalandırılır’ duygusu yaratılmaya çalışılır (Uğur Dündar’a dava açılacağı iması). Bu duygu vatandaşlık aidiyetine en büyük sekteyi vurur. Yurt dışında olumsuzluk yaratan en önemli unsur da bu olur.
Hiç ilgisi yoktur dediğiniz konular bile bazen tetikleyici faktörler oluşturabilir. Örneğin eğitim sisteminde sınav yönteminin sık sık değiştirilmesi aileleri çocukları konusunda endişeye sevk edebilir. Çünkü ailelerin birinci önceliği çocuklarının geleceğinin garanti altına alınmasıdır. Çocuklarının mutsuzluğu ailenin ortamını direkt tetikleyen bir faktördür.
Gündemde devamlı olumsuz haberlerin tartışılması ve güzel şeylerin arada kaynaması insanların mutsuz olmasına yol açar. Mutsuz insanlar çoğunlukla endişeli olur. Üretmekten ve almaktan vazgeçer.
Uluslararası sermaye derecelendirme kurumlarının olumsuzluk pompalayan raporları borsayı ve yabancı para birimlerini etkiler. Neyseki toplum bu konuda oldukça deneyimli olduğu için bu tuzağa fazla düşmez. Düşünsenize bu kadar olumsuz rapora rağmen Türkiye büyümede dünya birincisi olacaktır. Ya olmasa ne olurdu.
Türkiye’nin kuşatıldığı iması olan haberlerin yapılması turizmi hedefleyen bir unsurdur. Çünkü insanlar beka sorunu yaşadığı düşündüklerinde önce gezmekten sonra dışarda yemek yemekten sonra da yatırım yapmaktan vazgeçer. Türkiye algıyı tersine çevirmek için Fırat Kalkanı ve Soçi gibi manevralar yapmayı bilmelidir.
***
Şimdi gelelim en önemli konuya. Hepimiz başka partilere oy vermiş kişileriz. Ortak hayalimiz de daha iyi bir ülkede yaşamak. Aynı gemideyiz ve aynı kaderi yaşayacağız.
Partilerin, dış manipülasyonların Türkiye’yi etkilememesi için, kendi aralarında bir etik kurul kurmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü Türkiye maalesef sahte evrak manipülasyonuna açık bir haldedir. Partiler birbirlerine muhalefet etmekten vazgeçmeden bir otokontrol sistemi kurmak zorundadırlar.
Son yaşadığımız örnek üzerinden bunu açıklamak isterim. Bir partiye bir evrak ulaştığında muhatabına soru sorularak teyit ettirilmeli ardından kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bu, siyasetimize değer katacağı gibi FETÖ tarzı yapıların manipülasyonunun önünü de kapatacaktır.
Dış siyaset bu ülkenin gündeminde doğru yere çekilmelidir. Biz birbirimize muhalefet ederiz ve bundan da güç toplarız. Dış siyasetin Türkiye’yi dizayn etmesinin önünü açarsak hiçbir parti Türkiye’de gerçek anlamda iktidar olamaz.