Silah hep silah olmaz
Sayın Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı Trump cuma günü bir telefon görüşmesi yaptı. Telefon içeriğini ilk olarak sayın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ağzından duyduk.
Çavuşoğlu, “Sayın Trump da net bir şekilde talimat verdi ve bundan sonra YPG’ye silah verilmeyeceğini, esasen bu saçmalığa daha önce son verilmesi gerektiğini net bir şekilde söylemiştir” dedi.
Daha sonra da karşılıklı olarak resmî açıklamalar yapıldı. Tabii ki bu açıklamalar daha diplomatik bir dille yapıldı. Ama benim için esas olan telefonda söylenenler. O daha gerçekçidir.
***
Ayrıca Trump telefon görüşmesi öncesinde de Obama’nın Ortadoğu politikasının yanlışlarını belirtttiği sert bir tweet attı. Bu politikanın maliyetinin ülkeye 6 trilyon dolara mal olduğunu ve bunu halledeceğini yazdı.
Peki Suriye’de yaşanan sorun tek başına ABD nin PYD’ye silah göndermesi miydi? Tabii ki tek sorun bu değil.
Öncelikle bir terör örgütünün dünya kamuoyunun karşısına ‘DAEŞ’le mücadele eden seküler özgürlük savaşçıları’ diye lanse etmesi affedilemez bir hataydı.
Bu terör örgütünün saha kazanmak adına yaptığı etnik süpürmeyi görmemek ve destek vermek ikinci hataydı.
Örgütünün eline DAEŞ’le mücadele kapsamından daha fazla silah ve teknik ekipman vermesi şüphesiz üçüncü affedilmez hataydı.
Mümbiç konusunda verdiği sözleri tutmaması, El-bab operasyonu sırasında Türkiye’ye gerekli desteği vermemesi tarihe not düşülecek başka bir hataydı.
Neyse daha çok yazılacak konu var da gelişen olumlu havayı karartmayım. Başlangıç konumuz olan verilen silah ve ekipmanlar konusuna dönelim.
Gayri nizami bir unsuru başka bir gayri nizami unsurla çatışırken şu anda verilen zırhlı araçlarla teçhiz ederseniz destek verdiğiniz gruba üstünlük sağlatırsınız. Fakat bu terör örgütünü hem nizami hem de gayri nizami savaşan bir devletin karşısına çıkarırsanız üzerinden silindir geçirmiş hale döndürürsünüz. Bu nedenle TSK, PYD’nin zırhlı bir gruba dönmesinden açıkcası endişe etmemektedir. Çünkü TSK hem nizami hem de gayri nizami olarak savaşmak için eğitilmiştir. Onun için düşmanın belirgin hale gelmesi daha büyük bir avantajdır. Görünmeyen düşman her zaman daha endişe vericidir.
Bakmayın PYD’nin ikide bir bütün zırhlı araçları toplayarak düğün alayına çıkmışlar gibi dolaşmasına, onlar da bu işin böyle olmayacağını biliyorlar.
TSK’nın ezici gücü karşısında bu araçların dayanma süresinin birkaç saat olduğunun farkındalar. Onlar psikolojik harbin gereğini yapıp güç gösteriyorlar. Bir yandan da sahanın gerçekliğiyle köstebek gibi yer altına tünel kazıyorlar. Yerleşim yerlerinde sivilleri arasına karışarak işi zorlaştırmaya çalışıyorlar.
***
Türkiye Cumhuriyeti devleti her şeyin farkında ve ona göre tedbirini alıyor. Asıl herkes Türkiye’ye atılan kazığın farkında.
Verilen tanksavar silahlarının ve gece görüşlerin PKK’ya çoktan geçtiğini biliyor. Bunlarla güvenlik güçlerinin yaptığı başarılı operasyonları engellemeye çalışıyorlar.
TSK’daki uzun menzile sahip tanksavar silahlarının yalnızca zırhlı araçlara kullanılmayacağını da biliyor. Bunu birkaç kez tecrübe ettiklerini de gözlemlemiş durumdadır.
Başka büyük bir sorun da PYD safında eğitim gören PKK’lılardır. Çünkü daha önce Türkiye’de bombalı saldırı yapanların büyük çoğunluğu Suriye’deki kamplarda eğitim görenlerdir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi Afrin, Türkiye için öncelikli tehdittir. Bu sorunu çözerken silahın hep silah olmayacağını da bazılarına göstereceğimizi düşünüyorum.
Not: Bugüne kadar bana her platformda verdiğiniz destekler için şükranlarımı sunuyorum. Her şey sizin desteklerinizle oldu. İyi ki varsınız.