Safları sıkı tutun
Herkesin bugünler için onlarca farklı öngörüsü olabilir. Bu öngörüler için yanlıştır demek hiç de mantıklı bir söylem olmaz. Çünkü birçok farklı eğitim sisteminden gelenlerin öngörüleri de farklı olabilir.
Bugün sizlere öngörüde bulunmak yerine nasıl önleyici bir eylem yapmamız gerektiğini anlatmaya çalışacağım. Anlaşılan o ki tespit yapmaya zaman bulamadan her cepheden saldırıya uğramaya başlayacağız. İlk işaretleri de gelmeye başladı. İster sosyal medya üzerinden olsun isterse yaşamın içinden, her cephede cuntacılar toparlanmış görünüyorlar. Özellikle yurt dışındaki gruplar üzerinden ilk saldırılarına başladılar. Ekonomik hedefler ilk öncelikleri ve ardından terörist faaliyetler hayata geçirilecek. Kredi notları düşürülürken Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak yurtdışı kaynaklı siyasi kararlarda çıkaracaklar.
***
Gelelim ne yapmamız gerektiğine... Büyük hedefleri olan liderler hep şu deyimi kullanmışlardır “Bana inanan 10 bin adam bulun Dünyayı fethedeyim”... Peki bu inanan insanlar neden hiç bulanamaz bilirmisiniz? Çünkü oyun kuranlar bu adamların bir araya gelmemesi için de mücadele ederler. Fitne, yalan, iftira, kumpas, dedikodu ve çıkar kavgalarıyla bu kişileri daha yola çıkmadan boğarlar.
Akıllı liderlerin ilk yaptığı şey herkese yapamayacağı kadar büyük işler vermek olur. Kimseyi de bu işlerden muaf tutmazlar. Yapmak istemeyenlerin ilk işi de dedikodu yapmak ve lideri kötülemek olur. Zor işler adam seçmek için turnusol kağıdı gibidir. Lider önce fitneyi engellemek zorundadır.
Yola çıkan gruptan her zaman yanlış adamlar kopmaz. Lider zaman zaman geriye dönerek yolda bırakılan kişilerin de niçin ayrıldığını merak eder. Bu merak fitneyi engelleyen en önemli panzehirdir. Sorgulayan lider dedikoducuların işini baştan bozar. Yola çıkmak kopmak için değil varolmak için yapılır. Lider de kopmadan çok adam eksiltirse başarılı olur.
***
Safını sıka tutan lider araya nifak sokturmaz. Bunun için de herkesle diyaloğunu koparmaz. Ulaşılamaz olmak safı dağıtan ilk hata olur. Ulaşılamaz olmaya başladığınızda araya zayıf halkaların sızmasına da fırsat vermeye başlarsınız. Zayıf halka demek herkesin yolda kalması demektir. İlk yola çıktığınız arkadaşlarınızı yanınızda görmemeye başlıyorsanız ileri bir adım daha atmayın derim. Hatta son kopan arkadaşınızın olduğu yere kadar geri dönün derim. Orası toparlanacağız yer olmalıdır. ‘Hani bize ne yapacağımızı söyleyecektiniz siz hep liderden bahsettiniz’ diye kızmaya başlayanlara iki çift lafım olacak. Biz liderin arkasından giden bir toplumuz, bireysel hareketlerden çok fazla haz almayız. O zaman bu mücadelede yer alacak olan liderler için birkaç kelam edeyim dedim.
Buna bir varoluş mücadelesi olarak bakan 10 bin gönüllü ve arkasına bakmayacak kişilere ihtiyacımız var. Safını sıkı tutan ve nifak sokturmayanlara ihtiyacımız var. Sorgulayan ve pes etmeyecek insanlara ihtiyacımız var. Öyle pes etmeyecek kişiler olacak ki bunlar, gemilerini yakmadan bile geriye dönüşü düşünmeyecek. Sevecek ve karşılık beklemeyecek, ama zamanı geldiğinde kazandıklarından da hakkını almasını bilecek.
***
Evet, önce bizim safları bozmayacak adamlara ondan sonra da bize karşı saf tutanların saflarını bozmaya ihtiyacımız var. Amacımız zaten belli ‘vatan’... Şimdi gönüllü insanların tespiti zamanıdır. Tespit edip sahaya çıkma zamanıdır. Yalnız bu saha Türkiye topraklarıyla sınırlı olmayacaktır. Asıl mücadele gurbette olacaktır. Orada yapılan mücadele ise daha zor olacaktır.
Evet, herkes ikinci dalganın olacağını konuşuyor. Ben ise dalga kıranın ne olacağını. Bu ülkenin dalga kıranı ‘vatandaş olmaktır’.