S-400 füzeleri Suriye’de ne işe yarar
Amerika Birleşik Devletleri’nin son dönemde Suriye’nin içerisinde rejim uçaklarını düşürmesi, İran menşeli silahlı İHA’ları vurması ne anlam ifade ediyor? Bazı stratejistler, ABD’nin Rakka’yı almasından sonra Ürdün sınırına ilerleme ve yine Kürt bölgesel yönetimi sınırlarından başlayarak Ürdün’ün içinden geçip İsrail’e uzanacak bir boru hattı projesini hayata geçirme hamlesi yaptığını dillendiriyor. Ayrıca bu saldırıların, İran’ın ilerleyişini durdurarak Şii hilalinin oluşmasını engelleyici bir proje olduğu ifade ediliyor. Bu iki projenin hangisi olursa olsun ABD, Suriye rejiminin PYD’ye dokunmasına pek de müsaade etmeyecek gibi görünüyor.
***
Olayların başlangıcında PYD terör örgütünü kullanan Rusya ve Suriye’nin şu anda bu yaptığı büyük hatanın bedelini nasıl ödeyeceğini açıkçası iyi düşünmek gerekiyor. Son dönemde yapılan açıklamalara baktığınızda Suriye devletinin PYD’nin bir terör örgütü olduğu açıklamasını yapması, Rusya’nın da ardı ardına yaptığı açıklamalarda PYD’nin DEAŞ ile işbirliği içinde olduğu ve DEAŞ teröristlerini öldürmediği bilgisini paylaşması adeta yaşanacak olan gelişmelerin işaret fişekleri.
Burada anlaşılmayan, neden Afrin bölgesinde Rusya’nın PYD’ye hala destek verdiği. Tartışmalar burada yoğunlaşıyor. Eğer Rusya bu kadar rahatsızsa Afrin bölgesinde PYD’nin hamlelerine neden izin veriyor? Açıkçası bu sorunun yanıtını, Rusya açısından burada kullanılacak başka grup olmadığı için diyebiliriz. Afrin bölgesi, ÖSO tarafından ele geçirildiğinde bölge büyük bir blok halinde bu gücün kontrolüne geçmiş olacak. Ancak Rusya ÖSO’yu düşman olarak gördüğü ve karşısına koyabilecek alternatif bir güç oluşturmadığı için şu an elinde bulunan grubu, yani PYD’yi desteklemeye devam edecek gibi gözüküyor. Zaman zaman asimetrik savaşla ilgili bahsetmeye çalıştığım bir olay var. Suriye örneğini hep bu yüzden veriyorum. Bu örneği tam da burada hatırlatmakta yine yarar var. Rakka operasyonunda Rusya’ya düşman olan PYD, az önceki satırlarda vurguladığımız gibi Afrin bölgesinde ÖSO ile ilgili kullanılacak olan tek ana unsur olduğu için açıkçası müttefik pozisyonuna geçebiliyor.
Gelişmelere baktığımızda İran’ın da yaşananlardan çok memnun olduğunu söyleyemeyiz. Örneğin Rusya için yaşananlar klasik anlamda acil koduyla müdahale etmesi gereken bir durum arz etmiyor. Çünkü kazanımlarını riske edecek bir durum kendisi için henüz gelişmiş değil. Ama özellikle İran için kazın ayağı hiç de öyle değil. Bu ülke kendi açısından ciddi ciddi kazanımlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
Bu gelişmeler yaşanırken geçen hafta ajanslara başka bir haberin ayrıntısı daha düştü. Bazı Körfez ülkelerinin ABD ve İngiltere’nin bilgisi dahilinde PYD ile Kamışlı bölgesinde görüştüğüydü. Açıkçası bu haber Katar krizinden sonra beklenen bir durumdu. Evet, PYD üzerinden sadece Türkiye değil, İran da hedef olacak gibi gözüküyor. Adeta kıskaca alınmaya çalışılıyor. Ama bu kıskaç içerisinde Türkiye’nin pozisyonu çok da net olarak anlaşılmamış gibi. PYD, İran’ı durdurmak için bir koçbaşı olarak kullanılacak gibi gözüküyor. Ama İran ve Irak’taki gelişmeler bundan farklı olarak değerlendirilebilir. Bölgede inanılmaz bir mekik diplomasisine şahit olduğumuzu da söyleyebiliriz. Aktardığımız olaylar yaşanırken Irak Başbakanı, Suudi Arabistan’a giderek kralla görüştü.
Evet, dediğim gibi herkes kartların dağıtımı sırasında elinde ne olduğunu karşı tarafa söylemeye ve hissettirmeye çalışıyor. Bu kadar kartın dağıtıldığı ve oyuncunun olduğu bir yerde birilerinin saf dışı kalması kaçınılmaz bir son. Türkiye 911 km’lik Suriye sınırı nedeniyle bu masadan herhalde en son kalkacak ülke olacak. Ama Fırat Kalkanı ile elde etmiş olduğu avantajları Afrin bölgesinde ve Fırat’ın doğusunda değerlendirmezse Fırat Kalkanı harekatının bazı kazanımlarının maalesef boşa gideceği tehlikesi olduğu kaydedilebilir.
Fırat Kalkanı Harekatı yalnızca DEAŞ ile mücadele kapsamında yapılmamıştı. Bu harekat ayrıca Türkiye’de bulunan mültecilerden bir kısmının ülkelerine dönmesinin sağlanması, PYD’nin kuşak oluşturmasının engellenmesi ve bölge dışına itilmesi, sınırlardan uzaklaştırılması hedefiyle yapılmıştı. DEAŞ bölgeden gönderildi, bir miktar mültecinin Suriye’ye dönmesi sağlandı ama PYD’nin kazanımları elinden alınamadı. Türkiye, Fırat’ın doğusuna geçmediği müddetçe açıkçası bu iki projeyi başarıya ulaştırma şansı zayıflayacaktır: PYD’nin ezilmesi ve güvenli bölgenin oluşturulması.
***
Mekik diplomasisi, Katar krizi ile beraber çok çeşitlenmiş gözükse de aslında asimetrik savaşın bir sonucuydu. Durum zaten karışıktı. Bu, Türkiye’nin yarattığı bir durum değildi. Türkiye, asimetrik dış politika sayesinde dengeyi tekrar lehine çevirmeye çalışıyor. Bu hedefi gerçekleştirmek bugünlerde mümkün mü? Açıkçası Katar krizindeki son gelişmeler gösteriyor ki sonuçlar Türkiye lehine doğru dönmeye başladı. Özellikle İran, bölgede yalnızlaştırılacağını fark ettiği andan itibaren Türkiye ile dış politika anlamında çok daha yakın ilişkiler kuracak gibi gözüküyor. Dediğim gibi bölgede rüzgar bir poyrazdan esiyor bir lodostan. Bölgede bu kadar çok rüzgar eserken zaman zaman yağmurdan zaman zaman sıcaktan korunmak için kullanabileceğiniz tek bir şey var: O da şemsiye. Evet, bölgede Türkiye’yi daha güvenli bir şekilde tutmak istiyorsak şemsiye görevi uygulayacak dostlar ve yeni operasyonlar icra etmek zorundayız. Fırat Kalkanı 2’nin sanırım zamanı gelmeye başladı.
Rusya ne zaman S-400’leri kullanacak sorusu içinde sanırım biraz daha beklemek gerekecek. S-400, hava savunma sistemlerinin nükleer silahı gibi . İlkleri kullanmadan son silahın kullanılmayacağını asla unutmayın derim.