NCIS Türkiye
Silahlı Kuvvetler’in yaşadığı sorunların ana nedeni, kendi iç sistemini istihbarat anlamında denetleyememesinden kaynaklanmaktadır. İçine sızan grupları ve herhangi bir menfaat grubuyla ortak hareket eden asker kişileri bulmakta neredeyse eli kolu bağlı bir şekildedir.
Şüphelenilen asker kişileri ya kendi komutanları vasıtasıyla ya da MİT gibi birimler vasıtasıyla takip altına almaya çalışmaktadır. Bu iki yolun da kendi içindeki kısıtlar nedeniyle başarılı sonuçlar vermesi mümkün görülmemektedir. Sicil amirleri vasıtasıyla takip altında tutulmaya çalışılan şüpheli kişiler amirlerinin istihbarat anlamında yetersizliği nedeniyle asla deşifre edilememektedir.
Silahlı Kuvvetler’de bir birim hariç diğer bütün asker kişiler saha istihbaratı ve askeri istihbarat anlamında eğitim almakta bu da kişi takibinde hiçbir fayda sağlamaktadır. Kendini bu konuda yetiştirmiş olan personel ise yetkisizlik nedeniyle bu takibi yapamamaktadır.
Gelelim MİT gibi kurumların asker kişilerin takibi konusundaki durumuna… Çoğunlukla bu faaliyet asker alma işlemi sırasında yapılan güvenlik soruşturmalarıyla başlamaktadır. Bu da çoğunlukla binlerce kişiyi kapsadığı için kurum için yük bir görev olarak algılanmaktadır. Askeri casusluk veya buna benzer faaliyetlerde ise çoğunlukla tespit, yabancı servis elemanın takibi neticesinde sağlanabilmektedir. MİT’in bu konudaki en büyük problemi TSK içinde muhbir kullanmasını engelleyen mevzuatıdır. Kişiler çoğunlukla sıkıntılı bir süreç içinde takip edilebilmektedir. Bu da FETÖ gibi kripto örgütlerin deşifresini zorlaştırmaktadır.
Diğer kurumların kendi içinde denetleme yapabileceği istihbarata karşı koyma ve istihbarat servisleri, saha elemanları mevcut iken Silahlı Kuvvetler’de yalnızca servisler vardır. Bu durum göstermelik bir çalışmanın ötesine geçmeyen raporların yazılmasına yol açmaktadır. Dışarıdan bakıldığında devasa görünen bu yapılar aslında dışarıya dönük olarak teşkil edildiğinden asla Silahlı Kuvvetler’in içini korumaya yetmemektedir. Kendi coğrafyasında onlarca sorunla uğraşan ve sayısız yabancı servisin çıkar amaçlı kadro teminine çalıştığı bir ortamda TSK geri emniyetini alamamaktadır.
Bunu devasa bir yapılanmayı görememesinden anlamamız mümkündür. Düşünsenize Harp Okulları’nda yüzlerce öğrenci şok mangalarında eziyet görürken, okuldan atılırken ayrıca bu konu basına yansırken bile doğru bir şekilde deşifre edilememiştir. Bu, herkesin gözü önünde olmuş olmasına rağmen atlanabilmiştir.
Bir de gizli olarak yapılan yazışmaların sızdırılması, dinlemelerin yapılması ve insanların tek tek fişlenmesi faaliyetlerini hiç düşünmeyin derim. O konuda Silahlı Kuvvetler zaten sınıfta kalmıştır. Şimdi bu kadar teşhisten sonra tedaviye ye değinmekte yarar var.
Bu işin çözümü ABD’de olduğu gibi yalnızca Silahlı Kuvvetler’le sınırlı kalmak kaydıyla ‘NCIS’ tipi birimlerin kurulmasından geçmektedir. NCIS’in açılımı, Deniz Kuvvetleri Kriminal Soruşturma Servisi’dir. Bu teşkilat Türkiye’de özel kuvvetler içinde ayrı bir birim olarak kurulabilir. Özel Kuvvetler’in aldığı eğitime bir veya birkaç ayrı kurs eklenerek bu görevi yapacak noktaya getirilebilir. Diğer ülkelerde de bu tip yapılarda çalışanlar çoğunlukla özel kuvvet kökenli kişilerdir.
Silahlı Kuvvetler kendi içindeki bu gri alanı yeni çıkarılacak kanunlarla çözmek zorundadır. Bunun zorunluluğu yalnızca darbeleri önlemek için değil ülke güvenliğinin sağlanması amacıyla da yapılmalıdır. Silahlı Kuvvetler içinde sofistike silahların sayısı ve gücü arttıkça personelin güvenlik testleri de daha önem kazanmaya başlayacaktır. Silahlı bir İHA kullanan bir kişinin ne yapacağı veya daha uzun menzilli roket sistemleriyle kimlerin hedef alınabileceğini bir düşünün isterseniz.
Silahlı Kuvvetler kritik personelini takip altına alacak ve istihbarat anlamında sahada görev yapacak kişilere bugün daha fazla ihtiyaç duymaktadır. İnşallah yine bir olay olduktan sonra tedbir almayız.