Musul yeni Kerbela olacak mı ?
Türkiye’yi yöneten hükümetler 1991 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde coğrafyamızın bir mezhep savaşına doğru çekilmek istendiğini ifade ediyor. Bunu önlemek adına da ellerinden geldiğince çaba sarfediyor.
Bu görüşe katılmayanlar için Çekiç Güç, Irak Savaşı dışında kalmak için reddedilen tezkere, 6 yıl önce başlatılan fakat Suriye savaşı yüzünden ortadan kalkan bölgesel işbirliği çabaları, İran ambargosuna karşı çıkmak gibi yaşanan olayları hatırlatmakta yarar var.
Herkesin mezhepsel veya etnik nedenlerle mülteci seçiciliği yaptığı bir ortamda Türkiye’nin ‘yalnızca insan olmanın yettiği’ni dünyaya gösterdiğini de unutmayalım.
Türk Devleti Ortadoğu politikalarında hiç yanlış yapmadı demek çok iddialı olabilir ancak bu hataları etnik ve mezhepsel kaygılarla yapmadığını söylemek yerinde olur sanırım.
Bugün Musul konusunda göstermiş olduğu endişe de bu yapılanlar yüzünden çok anlamlı hale geliyor. Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesiyle beraber önümüzdeki dönemin nelere gebe olduğunu bilebilecek kadar tarihi geçmişe sahip bir ülkeyiz.
Bu yaşananlar coğrafyayı, Avrupa’nın geçmişte yaşadığı 100 yıl savaşlarına benzer bir sürece götürebilir. Bütün dinlerin yaşadığı mezhep savaşlarının sonucu ise herkes tarafından bilinmektedir.
***
Türkiye son iki yıldır Musul’un kurtarılma operasyonunda dikkat edilmesi gereken hususları koalisyon güçlerine en yüksek sesle aktarmaya çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanı son Washington ziyareti sırasında ABD Başkanı Obama’ya sunduğu raporda iki konuya dikkat çekmişti. İlki, güvenli bölgenin gerekliliği ve sınırımızdan IŞİD’in uzaklaştırılmasıydı. Diğeri, Musul operasyonunu Arap aşiretleri ve peşmerge ile beraber Türkiye’nin yapması idi.
Birincisini Türkiye kısmen de olsa şu anda başarmış gözüküyor. Önümüzdeki dönemde de güvenli bölge konusu açıklığa kavuşmuş olacaktır. İkinci konu ise aşama aşama ilerletilmeye çalışılmaktadır. Suriye’den daha fazla bir Türk askeri gücü IŞİD ile mücadele kapsamında Irak topraklarında konuşlanmış durumdadır. Suriye örneğinde olduğu gibi, Arap aşiretler öncü kara birliği olmak üzere eğitilmektedir. Sayıları beş bini geçmiş durumdadır.
Türkiye, Musul tarihini bildiği için yaşanacak bir yanlış anlaşılmanın bedelinin birilerinin işine yarayacağının da farkında. Büyük Ortadoğu projesinin farkında olmalarına rağmen herkes maalesef proje sahiplerinin işine gelecek hata yapmaya da devam etmektedir. Bu projenin sonunda ne amaçlandığı çok net olarak anlatılmıştır. Bölge etnik ve mezhepsel kökenli küçük devletçiklere ayrılmak istenmektedir. Bunu yapmak için de mezhepsel ve etnik savaş çıkarmak gerekmektedir.
***
Bu coğrafyanın çocukları ise şunun farkında olmak zorundadır. Bu kurulacak küçük devletçikler asla kuranlara bırakılmayacaktır. Onlar da yaşamak için köle olmak zorunda bırakılacaktır. Bu coğrafyanın BOP’tan tek çıkış yolu kardeşçe ve demokratik bir düzen içinde yaşamasıdır. Bunu da farklılıkları bir tarafa bırakan insanlar başaracaktır.
Gelin hep beraber ilk olarak Musul’dan buna başlayalım. Musul yeni dönemin Kerbela’sı olmadan bunu başaralım. Bunu yaparken de bu toprakların çocukları ile işe başlayalım. Gelin bizi hiç anlamayacak olanlara, siz biraz durun diyelim. Halep’in yıkılmış halini görüp kahrolurken bir de buna medeniyetin önemli şehirlerinden Musul’u eklemeyelim.
Gazete başlıklarına ölen çocukların, yıkılan evlerin, sokakta sahipsiz dolaşan çocukların, kabir başında ağlayan kadın görüntülerini koymadan gelin bu işi beraber çözelim. Çözelim diyorum ancak iş işten geçmek üzere diye de son bir kez hatırlatmak istiyorum. Bunları yazarken hava harekatlarının sürdüğünü görüyorum. Bizim 15 Temmuz’da bir gece yaşadığımız o bombaların her gece ve her saniye insanların üzerine düşeceğini düşünmenizi istiyorum.
Düşünelim ki Musul yok olmadan ve yeni bir Kerbela yaşanmadan bir çözüm üretelim.