Karar anı

Her ülkenin kendi şartlarına göre bir güvenlik tehdit algılaması ve ona yönelik olarak da bir konsepti vardır. Bu tehdit algısına göre önce kuvvet yapısını, sonra da tertiplenmesini oluşturur.

Türkiye’nin güvenlik konsepti de bu tehdit algılamalarına göre şekillendirilmiştir. Geçmiş dönemde en önemli yığınaklanmanın yapıldığı yer 1’nci Ordu bölgesi olan Trakya bölgesiydi. Hem doğu bloku hem de Yunanistan’la yaşanan gerginlikler nedeniyle en yeni silah sistemleri burada konuşlandırılır, mevcutlar yüzde yüze yakın tutulmaya çalışılırdı.

Aradan geçen yıllar bu konseptte ciddi değişiklikler yapılmasına yol açtı. Türkiye iki cepheli bir savaş ve içeride de terörle mücadele etmek üzerine tertiplenmeye, teşkilatlanmaya başladı.

Dünyanın 4. nesil savaş konseptine geçmesiyle beraber ülkemiz de buna yönelik bir yapıya geçti. Komando birliklerinin sayısını artırırken iç güvenlik kapsamında kullanılmak üzere jandarma özel harekat birlikleri kurmaya başladı.

Her bir yapı değişikliği, gelişen tehdit durumuna göre yapılmaya başlandı. Son geldiğimiz durum açıkcası önem sırasında 2. Ordu’yu birinci sıraya oturttu. Hem gelişen terör tehdidi hem de Irak ve Suriye’nin parçalanma senaryoları bu durumu mecbur kıldı.

***

Bugün TSK’nın 2. Ordu bölgesinde bulunan birlik mevcudu bütün orduların çok üzerine çıkmış haldedir. Diğer bölgelerde mevcutlar yüzde 30-40 bandında seyrederken Doğu ve Güneydoğu’da bu rakam yüzde 100’ün üzerindedir.

Türkiye, çok uzun süredir gelişmelere karşı sınırdaki tedbirlerini artırmaya devam etmektedir. Sınır güvenliğini bir taraftan artırırken bir taraftan da yurt dışında görev yapma kabiliyetine sahip birlik yetiştirmeye devam etmektedir. Ordunun profesyonel yapısını kuvvetlendirirken bir yandan da esnek hareket kabiliyetine sahip birlik konseptini uygulamaktadır.

Bugün 28’inci Mekanize Tugayı’nın Ankara’dan Silopi’ye hareketi ile gündeme gelen tehdit algılamasının yeni olmadığını söylemekte yarar vardır. Bu, TSK’nın yapmış olduğu büyük değişimin yalnızca küçük bir yansımasıdır. Bugünkü bu sevkiyatın Musul harekatı için ön hazırlık olarak algılanmasından çok tehdit algısının değişimi olarak algılamakta yarar vardır. Bu çapta bir birlik Telafer bölgesine yapılacak harekat için az kalabilir. Telafer bölgesinin derinliği için daha fazla birliğe ihtiyaç duyulabilir. Unutmayın ki bu ihtiyaç da daha önce yapılan sevkiyatlarda bölgede yığınaklanmış durumdadır.

***

Türkiye, Telafer bölgesinde yaşanacak bir katliama müdahalesini zırhlı birliklerle değil Hava Kuvvetleri ile yapacaktır. Zırhlı birlikler olası bir tahliye için kullanılacaktır.

Türkiye’nin bölgeye yaptığı yığınaklanmanın boyutuna baktığınızda amaç da net olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, bölgede yaşanacak bir oldu bittiye ve insani drama müdahale için yığınaklanma yapmaktadır. Birlik sayısı bunun en önemli işaretidir.

ABD’nin Irak ordusunu Kuveyt’ten çıkartmak için yapmış olduğu askeri yığınaklanmanın boyutunu anlamak için asker sayısına bakmak gerekir. Bu sayıya baktığınızda yüzbinlerce askerin bölgede tertiplendiğini görürsünüz.

Birilerinin dediği gibi Türkiye bir işgale değil, insani bir drama müdahale için tertiplenmektedir. Bunu söyleyenler de rakamların bunu işaret ettiğini bal gibi bilmektedir, fakat niyetleri olumludan yana olmadığı için bu durumu bile manipülasyon için kullanmaktadır.

Ne yaşanacaksa bundan sonra Irak ve Suriye üzerinde yaşanacaktır. Ancak bu yaşanacakların nedeni Türkiye asla olmayacaktır. Olsa olsa nokta koyan olacaktır.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum