Güven endeksi ve dolar
Türkiye’nin farklı noktalarına değişik nedenlerle sık sık gidiyorum. Bu gidişlerim esnasında uzunca bir süreyi karşılıklı istişareye ayırıyorum. Hem onların dertlerini hem de çözüm önerilerini dinliyorum. Zaman buldukça ben de sorunlara bakış açımı onlara aktarıyorum.
Bugünlerde en çok duyduğum soru tabi ki güvenlik ve dövizin ne kadar yükselebileceği konuları. Bu ikisi başlangıç itibarıyla çok farklı konular gibi gözükse de aslında birbirini çok tetikleyebilecek konular. 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında yaşanabilecek sorunları sizlere farklı mecralarda aktarmaya çalışmıştım. Bunları söylerken yalnızca sorunları aktarmayıp yanında yapmamız veya yapmamamız gereken konulara da değinmeye çalışmıştım. Sıklıkla kullandığım en önemli cümlede; “15 Temmuz sonrası ilk kez sorunları halletmek adına tarihi bir fırsat yakaladık. Darbeye direndik, inşallah bu süreci bir dirilişin başlangıcı olarak kullanırız” şeklindeydi.
***
15 Temmuz günü darbecilere, onun arkasındaki örgütlere ve devletlere karşı direndik ve kazandık. Fakat arkasından gelen dönemde FETÖ’nün kripto faaliyetlerini engellemekte istediğimiz başarıya ulaşamadık. Bunun teknik nedenleri olmasının yanında en önemli konu sorunun ne olduğunu yeni yeni kavramaya başladığımızdan tedbir üretmekte zorlandık. Bu örgütler ile uğraşmak gerçekten çok kolay değil, en zor olan ise tek örneği olan bir örgütle uğraşmak.
Önce hastalığa teşhis koyacak, sonra tedaviye başlamak için doğru ilacı bulmaya çalışacaksınız. Bu arada hastayı kaybetmemek adına da güçlendirici tedaviye başlayacaksınız.
Sanırım biz hatayı hastayı güçlendirme tedavisini unutarak yaptık.
Farklı cephelerde örgütler ile mücadele ederken asıl korumamız gereken güven ortamı kavramını ihmal ettik. Güven duygusu, yalnızca güvenlikle açıklanacak bir kavram değildir. Güvende hissetmeme hali, insanların değer verdikleri şeylerin ellerinin arasından kayıp gitme durumudur. Bu kaybetmekten korkacağınız şeyler, sevdiğiniz insanlar, adaletli yargılanma hali, inançlarınız veya edindiğiniz zenginlikler olabilir. Bunlar konusunda endişe etmeye başladığınızda ise yapacağınız ilk hamle çoğunlukla içe kapanma veya güvenli bir yere sığınma olacaktır.
Bir terör örgütü ile uğraşmaktan daha önemli konu, suça bulaşmamış insanların kaygıya kapılmaması için devletin daha şeffaf bir hale geçmesidir. Devletin OHAL uygulamaları, terör örgütlerinin işlerini zorlaştırmalıdır; diğer insanların değil. Bize düşen de burada yanlışlar yapılıyor ise bunları ifade etmektir.
KHK ile insanlar işlerinden atılmaya başladığında bizlere gelen şikayetler üzerine bir öneride bulunmuştum. Valiliklerde insanların itiraz edebilecekleri yerler açın da hataları düzeltmek için bir fırsat oluşsun demiştim. Gerçekten aynı şeyleri düşünüyor olmalıyız ki bir hafta sonra Sayın Başbakan bu konuda gerekli genelgeyi yayımladı.
***
Bugün için ise önerim hepimize; eğer bu ülkeyi gerçek anlamda seviyorsak, yanlış yapılan bir uygulama varsa, o konuda fikrimizi beyan etmeliyiz. FETÖ’nün en çok istediği şey, işin sulandırıldığı ve başka bir boyuta taşındığı izlenimini halk üzerinde oluşturmaktır. Ben kendi adıma suça bulaşmamış insanların kendisini güvende hissetmesi için elimden geleni yapacağım. Farklı uygulamalar varsa elimden geldiğince bunları düzeltmeye çalışacağım.
Benim hayat felsefemde “kuru odunlar arasında yaş da yanar” yoktur. Hatta memleket sevdamda o yaş odunlar bizi birbirimize bağlayacak ana unsurlardır.
***
Bize düşen, memleketin güven endeksini yükseltecek iyi şeylere vesile olmaktır. İyi şeyler bazen yanlışa engel olmakla olacaktır.
Hepimiz aynı gemideyiz, ya başaracağız ya da daha iyisini yaparak mükemmele ulaşacağız. Seçeneklerim arasında batma diye bir kavram asla olmayacak. Önce memleketin güven endeksini yükseltelim, sonra doların düşüşünü beraber izleyelim.